RSS FEED

Sayfalar

Türk-İş'in yeni kapanı tüketim gücü

MUHARREM DEMİRCİOĞLU

Türk-İş'in ne işe yaradığını daha önce birkaç kez yazmıştık. Özü itibariyle, sermayenin saldırılarına karşı diklenen ve harekete geçen işçi sınıfını dizginlemek amacıyla emperyalistler tarafından kurulan ve uzun süre finanse edilen bir araçtır.

Darbelerde militarizmin faşist ideolojisinin savunuculuğundan maaşlarını bizzat CIA'nın kurduğu kurumlardan alan Türk-İş, yöneticilerine kadar çok güçlü ve köklü ihanet sendikacılığının adresidir. Aynı Türk-İş, sermaye sınıfının Türkiye topraklarında bulunan en örgütlü ve en vahşi örgütü TÜSİAD ve TOBB'la omuz omuza verip türlü kampanyalar örgütleyen sendikadır. Ekonomik kriz sürecinde rotayı sermayeye doğru kırarken en küçük bir tereddüt göstermedi. Hatırlayın! Türk-İş sermaye örgütüyle birlikte açlıktan nefesi kokan, evine götürecek kuru ekmeği zor bulan işçi sınıfına “Evde oturma pazara çık” çağrısında bulunacak kadar yüzsüz bir sendikal yapıdır.

İşçi sınıfını satmakta hüneri çok yüksek olan bu sendikal bürokrasinin en yeni icadı oldukça ince hesaplanmış ve aynı zamanda ideolojik bir saldırıyı da içinde barındıran “Tüketimden gelen gücü örgütlemek” başlığını taşıyor.

Türk-İş bürokrasisi söz konusu kampanya için zemin araştırmaları bile gerçekleştirmiş. Tam 500 işçi ailesiyle yapılan bir anketin sonuçları üzerinden böylesi bir kampanyanın startını vermiş. Türk-İş Başkanı Mustafa Kumlu ve Teşkilatlandırma Sekreteri Cemail Bakındı imzasıyla, bağlı bütün başkanlıklara gönderilen yazıda, “Konfederasyonun üretimden gelen gücü kadar önemli olduğuna inanılan, tüketimden gelen gücü örgütlemek, sendikaların örgütlü oldukları iş yerlerinde üretilen mal ve hizmetlerin tüketilmesini sağlamak amacıyla bir envanter çalışması yapılacağı” belirtildi. Türk-İş kendisine bağlı sendikalardan envanter çalışması kapsamında örgütlü oldukları fabrikalarda üretilen tüketim mallarının listesini 1 Eylül tarihine kadar konfederasyon merkezine iletilmesini istedi. Toplanan listelerin birleştirileceği ve daha sonra geri gönderileceği, işçilerin bu ürünleri tüketmesine yönelik kampanyalar örgütleneceği ve yine bu ürünlerde sendika üyelerine indirim yapılması için şirketlerle pazarlık yapılacağı ifade edildi. Kapitalist pazarın ruhundan damıtılmış bu “tüketim” kampanyasını DİSK ve Hak-İş'te destekleyeceklerini açıkladı.

Türk-İş, “tüketim” kampanyasıyla işçi sınıfının tarihsel misyonunu karartıp onun devrimci özünü perdelemeyi amaçlıyor. Bu kampanyayla, proletaryanın tarih ve sınıf bilincine ideolojik bir saldırı düzenliyor.

Marks ve Engels, 1848'de yayınladıkları Komünist Manifesto'da burjuvazi karşısında proletaryanın gerçek devrimci sınıf olduğunu tespit eder. İşçi sınıfının başka hiçbir sınıfta olmayan bir güce sahip olduğunu ve bunu üretim sürecinde bulunduğu konumdan elde ettiği belirtilir. Tüm toplumsal hayatın temeli üretimse, proletarya, üretim faaliyetinin asli unsuru olarak bu merkezi rolü üstlenir. Proletarya sömürü sistemini yıkıp, sınıfları ortadan kaldırmadıkça bu tarihsel rol onun kapitalizm koşullarındaki kaderidir. O mülksüzdür. Bu nedenle proleter için “zincirlerinden başka kaybedecek şeyi olmayan” denir. Emeğini satabildiği, üretimden gelen gücünü kullanabildiği oranda; sermaye karşısında silahlı ve güçlüdür. Proletaryanın devrimci özü ve rolü de bu sınıfsal özelliğinden gelir. Sınıf karakteri böyle olduğu içindir ki, üretimden gelen güç, işçi sınıfı için en yıkıcı ve vurucu silahıdır. O şalteri indirdiğinde hayat durur ve o tekrar kaldırdığında toplumsal yaşamın koşulları yeniden hayat bulur.

İşçi sınıfını, kapitalist pazarın, tüketimin bir halkası ve bu sürecin doğal bir bileşeniymiş gibi tasnif etmek; onu tarihsel gücünden arındırmaktır.

“Tüketimden gelen gücü örgütlemek” gibi bir kampanya, sınıf işbirlikçisi ve sınıfa karşı ihanet içindeki sendikaların işi olabilir. Böyle bakıldığında işçi sınıfını “tüketimden gelen gücü örgütlemek” gibi melez bir kavram üzerinden örgütleme çabası olsa olsa Türk-İş'in yeni bir ihanet vesikası olarak okunabilir. Asla başarı şansı bulunmayan bu iki yüzlü kampanya aynı zamanda, işçi sınıfının kimliğini dejenere eden, kimliğini çürüten ve sermaye-devlet-sendika sacayağında ifadesini bulan bir iki yüzlülüktür.

ATILIM

0 yorum:

Yorum Gönder

Return top