RSS FEED

Sayfalar

HotFile.Com | Download Başına Kazanç Sistemi




Bu hesap türlerini etkileyen faktörler nelerdir?
dosya sayısı
indirilme sayısı
indirilen ülke

bu faktörlere göre hesap türü yükselip düşebiliyor, ama en düşük seviyede bile kullanıcılarına 1000 download için 2-4 $ arası para veriyor.

Hizmet & Şartlar
1. Download sayıları sayılan ülkeler: United States, Canada, Norway, Finland, Sweden, United Kingdom, Germany, Latvia, Estonia, France, Spain, Portugal, Italy, Austria, Switzerland, Hungary, Czech Republic, Netherlands, Belgium, Greece, Denmark, Ireland, Poland, Slovakia, Slovenia, Lithuania, Bulgaria, Romania, Australia, Russia, Liechtenstein, Kuwait, Qatar, United Arab Emirates, Saudi Arabia, Bahrain, Turkey, Japan and Singapore.
2. Referans ile üye yaptıklarınızdan %20 kazanabilirsiniz.
3. FTP tabanlı olarak çalıştığı üyelik paneli üzerinden kopyalardan kopya oluşturma, isim değiştirme, klasörleme gibi işlemler yapılabilir.
4. Sadece tamamlanan indirilmeler sayılır ve premium üyelerden bir kere puan gelir.
5. FTP upload, Remote Upload, Link List, File Manager (rename,copy,delete,move files)
6. Otomatik yedekleme vardır dosyalarınız silinmez.
7. Ücretsiz üyeler 128kb indirme limiti vardır, premium üyelerde limit yoktur.
8. Sitede pop-up ve benzeri reklam yoktur, kullanıcı dostudur.
9. Kazancınız 15$ olduğunda Epassporte,Paypal, Webmoney ödeme yollarından istediğinize ödemeniz yapılır.
10. Ödemeler otomatik yapılmaktadır.
11. Detaylı download istatistik ve kazanç gösterimi


Sağ üst köşede ki English yazısının oradan dil seçiminde Türkçe yapabilirsiniz ama %100 Türkçe değildir.

Edit Account: Hesap ayarlarınızı değiştirmek için
My Files: Günlük olarak yüklediğiniz dosyalar download sayısı ve son download zamanı yazar
File Manager: Dosya yöneticisi (dosya kopyalama, klasörlere ayırma, isim değiştirme, vb..)
My Referrals: Referans kodunuz ve referansınız ile üye olanların kendi kazançları, size kazandırdıkları
My Statistics: İstatistik raporlarınız, günlük ve dosyaya göre 2 şekildedir, gün filtreside vardır. (örnek : 05 eylül hangi dosyalar ne kazandırmış görmek için File Stats girip gün filtresini 05 eylül ayarlıcaksınız size 0-50 50-100 100-400 şeklinde 3 grubu da ayrı ayrı gösteriyor toplam kazancıda gösteriyor) Ayrıca almış olduğunuz ödemelerde listelenmektedir.
My Sites: Sitenize reklam alıyorsunuz, sattığınız premium hesaplardan %5 kazanıyorsunuz. (Reseller üzerinden alınan hesaplardan kazanç yoktur, Direk HotFile.Com'dan alınırsa kazanılır)
Account Upgrades: Hesabınızda kazandığınız paralarla ekstra olarak premium almak için kullanılan bölümdür. Bu bölümde sadece kazancınız ile işlem yapılmaktadır.

*Reseller: Resimde ki koyu Reseller bölümü bayi olduğumuz için sadece bizde çıkmaktadır bizde neden çıkmıyor demeyiniz.

Uploader Programı yok mu
Tabiki var hemde FTP olarak
ftp.hotfile.com
user: hotfile kullanıcı adın
pass: hotfile şifreniz

90 Gün aktif olmayan dosyalar silinmektedir. Premium kullanıcılarda hiçbir zaman silinmez.



Günlük HotFile.Com'a remote upload limiti 10 GB'dır.
Rapidshare'dan dosyaları upload etmek için
"http://usernameassword@rapidshare.com/files/..." şeklinde olacaktır, bu şekilde günlük hotfile hesabınıza max 10 GB yükleyebilirsiniz.

HotFile.Com'dan diğer sitelere remote upload yapmak (Premium gereklidir)
"http://usernameassword@hotfile.com/..." bu şekilde diğer sitelerin limitlerine göre upload yapabilirsiniz, premium'dan download ve remote upload yaptırmak limitsizdir.

Premium Özellikleri


Sınırsız Download Hızı (Free 128 Kb)
Upload ettiğiniz dosyalar hiçbir zaman silinmez. (Free 90 gün indirilmeyenler silinir.)
Sunucu yoğun olsa bile indirmeye başlar. (Free sunucu yoğun ise izin vermez.)
Sürekli dosya indirebilirsiniz. (Free 15 dakika da 1 dosya indirilir.)
Dosya indirme programı (Flashget,vb) desteği vardır. Yarım kalan dosyalar devam edilebilir. (Free dosya indirme program desteği yoktur, yarım kalanlar baştan indirilir.)

Ücretsiz Üye Ol

DOSYA - Memleket İçi Düşmana Karşı Silahlı Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu


Kanun Numarası: 4654
Kanun Kabul Tarihi: 07/08/1944
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 14/08/1944
Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 5782

Madde 1 – Fevkalade hallerde ve seferde havadan kıta indirmelerine, paraşütçülere ve denizden çıkarmalara ve hudutlardan sızmalara karşı o mahallin 15 kilometre çevresi içinde bulunan 16 yaşını bitirmiş ve 60 yaşını ikmal etmemiş vatandaşlar ihtiyaca göre silahla mukavemet etmekle mükellef tutulurlar. Yaş haddi kadınlar için yirmi ile kırkbeş arasıdır.

Madde 2 – Erkek vatandaşlar bu mükellefiyeti başarmak için lüzum görülen mahallerde yılda en çok 72 saat ve dokuz günü geçmemek üzere ders ve talim görmek mecburiyetindedirler.
Mükellef tutulabilecek kadın vatandaşların talimi, kendi köylerinden veya mahallelerinden yukarki fıkra mucibince talim görmüş öğreticiler tarafından kendi köy veya mahallelerinde müsait zamanlarda yaptırılır.

Madde 3 – Bunların sağlık durumlarının mükellefiyete elverişliliği ile vazifeleri dolayısiyle mükellefiyetten hariç tutulacaklar ve talim, terbiye ve istihdam tarzları ve bağlanacakları yerler ve bu teşkilatla alakalı memurlara verilecek vazife ve salahiyetler İcra Vekilleri Heyetince tayin ve vatandaşları mükellef kılan hükümleri ilan olunur.
Kadınların gebelik, çocukluluk, kocalarının askerde bulunması gibi hususi vaziyetleri bu kararda gözönünde tutulur.

Madde 4 – Bunların silahları, cephaneleri, talim ve terbiyeleri için gerekli bütün malzeme teçhizat ve ikametgahlarından beş kilometreden uzakta hizmete sevkedileceklerin iaşeleri ve icabında iskanları Milli Müdafaa Vekaleti bütçesinden temin olunur.

Madde 5 – Hizmet esnasında bu hizmet dolayısiyle hastalananlar ile yaralanan ve ölenler hakkında askerlik mükellefiyeti dahilinde olan emsali gibi muamele yapılır. Bu vazifeleri gönüllü olarak yapanlar da ayrı hükümlerden istifade ederler.

Madde 6 – (Değişik fıkra: 23/01/2008-5728 S.K./118.mad) Bu Kanun hükümlerine göre tesis edilen mükellefiyetlerde davete icabet etmeyenlerle icabetten sonra kaçanlar veya verilen vazifeleri ihmal edenler veya bu Kanunun tatbikini her hangi bir şekilde zorlaştıranlar Kabahatler Kanununun 32 nci maddesi hükmü uyarınca cezalandırılır. İdarî para cezasına, mahallî mülkî amir tarafından karar verilir.
Cezanın infazı mükellefiyetin ifasını tehir etmez.

Madde 7 – Bu kanunun tatbikatı itibariyle halkı telaşa veya heyecana düşürecek ve yahut yanlış tedbir almağa veya bir tedbir almamağa sevk suretiyle tehlikeye maruz kılacak şekilde kasten asılsız veya mübalağalı haberler yayanlar veya nakledenler üç aydan bir seneye kadar hapis cezasına çarptırılır.

Madde 8- (Değişik madde: 23/01/2008-5728 S.K./119.mad)
Bu Kanun hükümlerine göre müdafaa işlerinde kullanılmak üzere hazırlanmış veya bu işte tahsis kılınmış olan tesisatı ve eşyayı kasten tahrip edenler veya hasara uğratanlar ve bu işe tahsis edilmiş olan esliha, cephane ve teçhizatı zorla alanlar ve çalanlar iki seneden sekiz seneye kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
Zararın taksirle meydana gelmesi halinde, faile altı aydan üç seneye kadar hapis cezası verilir.

Madde 9 – Kendisine tevdi edilmiş olan esliha ve her nevi eşyayı temellük edenler bir seneden üç seneye ve bunları kasten tahrip ve imha edenler altı aydan iki seneye ve bu eşyanın herhangi bir suretle ziyaına veya istifade edilmiyecek bir hale gelmesine kasten sebebiyet verenler üç aydan bir seneye kadar hapis cezasiyle cezalandırılır.

Madde 10 – Bu kanun icabı verilecek silahları, her hangi hususi veya şahsi işlerde kullananlar hakkında Türk Ceza Kanununda muayyen cezalar bir kat fazlasiyle hükmedilir.

Madde 11 – (Mülga madde: 23/01/2008-5728 S.K./578.mad)

Madde 12 – Bu kanun neşri tarihinden mer’idir.

Madde 13 – Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

MEMLEKET İÇİ DÜŞMANA KARŞI SİLAHLI SAVUNMA ÖDEVİ YÖNETMELİĞİ
Bakanlar Kurulu Karar Tarihi - No : 03/10/1945 - 3/3169
Dayandığı Kanun Tarihi - No : 07/08/1944 - 4654
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi - No : 11/10/1945 - 6130

Madde 1 - Olağanüstü hallerde ve seferde paraşütçülere ve havadan kıta indirmelerine, denizden çıkarmalara, sınırlardan sızmalara karşı onaltı yaşını bitiren ve altmış yaşını bitirmemiş erkeklerle yirmi yaşını bitiren ve kırkbeş yaşını bitirmemiş kadın vatandaşlar silahla karşı koymakla ödevlidirler.
Silahlı hizmet görecek yeter sayıda erkek bulundukça kadınlar yardımcı hizmetlerde kullanılırlar.

Madde 2 - Valiler bölgelerindeki şehir, kasaba ve köylerde Devletin silahlı bütün kuvvetlerinden başka birinci maddede yazılı erkek ve kadın ödevlilerden silahlı savunma teşkilleri vücuda getirirler.

HAZIRLIK İŞLERİ


Madde 3 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Vali ve kaymakam, bölgeleri içinde bulunan ve 4 üncü maddede belirtilen gruplardaki ödevlilerin yoklama, celp, muayene ve seçimlerini yaptırarak kimliklerini tespit ettirip, bunları örneğine göre iki nüsha cetvele yazdırırlar. Bu cetveller valilikçe onaylanır ve cetvellerin biri ilçeye gönderilir, diğeri il savunma müdürlüğünde alıkonulur.
Avcı birliği ödevlileri, il ve ilçelerde teşkil edilecek "seçme ve değerlendirme kurulu" tarafından belirlenir.
A) Seçme ve Değerlendirme Kurulunun Teşkili:
(1) İllerde: Vali veya vali yardımcısının başkanlığında, sivil savunma müdürü, askerlik şube başkanı, garnizon komutanı veya görevlendireceği bir subay ile, il jandarma alay komutanı ve emniyet müdüründen,
(2) İlçelerde: Kaymakamın başkanlığında, sivil savunma müdürü veya memuru, askerlik şube başkanı, garnizon komutanı veya görevlendireceği bir subay ile, ilçe jandarma birlik komutanı ve emniyet müdürü veya amirinden, oluşur.
Sivil savunma müdürü Kurulun sekreteridir. Seçilen ödevlilerin sağlık muayenelerinin yapılacağı toplantılarda kurulu iki tabip dahil edilir.
(3) Kurul, her yıl Nisan ve Ekim aylarının ilk haftası içinde toplanır. Ayrıca başkanın lüzum görmesi üzerine olağanüstü de toplanabilir.
(4) Toplantılar, bütün kurul üyelerinin katılımı ile yapılır ve oy çokluğu ile karar verilir. Oylarda eşitlik halinde başkanın bulunduğu taraf üstün tutulur.
B) Seçme ve Değerlendirme Kurulunun Görevleri:
(1) Teşkilat ve kadrosu onaylanmış avcı birliklerinde görevlendirilecek ödevlileri belirlemek,
(2) Sağlık muayenelerini yapmak,
(3) Yükümlülük şartlarını haiz yeterli kaynak olduğu takdirde, avcı birliği yükümlülüğünde beş yılını dolduranları daha genç doğumlularla değiştirmektir.
C) Seçme ve Değerlendirme Kurulu Üyelerinin Görevleri:
(1) Başkan; toplantı gününü önceden tesbit ederek üyelere tebliğ etmek, toplantıları yönetmek, işlemlerin vaktinde sonuçlandırılması için gerekli önlemleri almak, kayıtların düzenli ve güncel olarak tutulmasını sağlamakla,
(2) Sivil Savunma Müdürü; seçme ve değerlendirme ile ilgili kayıt ve belgeleri muhafaza etmek, kurulun toplantılarından önce çalışma yerlerini sağlamak, ödev verilebilecek uygun personel potansiyeli hakkında bilgileri hazırlamak, il ve ilçe hudutları içide kurulacak avcı birlikleri ödevlileri ile ilgili tüm değişiklikleri kurula arz etmek, seçimi müteakip yapılan muayene sonucu kesinlik kazanan ödevli listelerinden bir sureti askerlik şube başkanlığına, bir sureti de garnizon komutanlığına göndermekle,
(3) Askerlik Şube Başkanı; erkek ödevlilerden uygun yaş gruplarına ait listeyi hazırlamak ve birlik komutanı veya kurum amirince "avcı birliklerinde görev verilebilir" meşruhatı düşülenlerin listesini hazırlamakla,
(4) Garnizon Komutanı veya temsilcisi ödevlilerin kadro görevi ve ihtisas kod numaralarına göre seçiminde ve bölgeyi savunmaktan sorumlu komutanların hareket planlarına uygunluğunun sağlanmasında müşavirlik etmekle,
(5) Jandarma Alay/Bölük Komutanı; askeri birlik olmayan yerlerde garnizon komutanının yukarıda açıklanan görevlerini yapmakla,
(6) Emniyet Müdürü; Başkana müşavirlik etmekle,
görevlidir.
D) Ödevlilerin Seçimi ve Görevlendirilmesi:
(1) Ödevlilerin seçimi ve görevlendirilmesinde sosyal durumları arasında fark gözetilmeksizin eşitlik esastır.
(2) Askerlik hizmetini yapanların, muvazzaf askerlik ihtisası esas alınır.
(3) Sefer görevi verilmemiş veya bu görevi yürürlükten kaldırılmış olan yükümlülere kadroda belirlenen göreve en uygun olanlardan ve en genç doğumlulardan başlamak üzere görev verilir.
(4) Gönüllülere bilgi ve becerileri dikkate alınarak görev verilir.
(5) Kamu ve özel kuruluşların sinai tesis ve fabrikalarında kurulacak avcı birlikleri, bu yerlerin çalışmasını aksatmayacak ve çalışma kapasitesini düşürmeyecek şekilde mümkün oldukça kendi personelinden seçilir.
Yükümlü mevcudu kafi gelmediği takdirde diğer yükümlülerden tamamlanır.
(6) Sağlık muayenesinden önce yapılan seçimde % 20 oranında fazla ödevli belirlenir. Muayene sonunda kuruluşa göre yükümlü sayısı artarsa, bunlar her yaş grubu listesinin sonuna "artan ödevliler" başlığı altında yazılır.

Madde 4 - Yukarki maddede sözü geçen cetvellerdeki ödevlilerin her doğumdan bulunan sayılarını ve yerlerini gösterir cetveller illerce iki nüsha olarak incelenmek üzere İçişleri Bakanlığına gönderilir.
İçişleri Bakanlığı bu cetvellerden lüzumlu bilgiyi Genelkurmay Başkanlığına bildirir.
Gruplar:
A) Orduda görevli olmayan emekli ve yedek subaylar.
B) (Değişik bent: 12/12/1991 - 91/2492 K.) Orduda görevli olmayan astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar,
C) 16 - 19 yaşını bitirmemiş erkekler,
D) Silah altında bulunmıyan 20 yaşına girmiş ve 45 yaşını bitirmemiş erkekler,
E) 46 yaşına girmiş ve 60 yaşını bitirmemiş olan erkekler,
F) 20 yaşını bitirmiş ve 45 yaşını bitirmemiş kadınlar,
G) Gönüllüler.
(Ek fıkra: 03/08/1949 - 3/9709 K.) Bu avcı teşkilatındaki muhtelif komutanlık ve karargahlara Genelkurmay Başkanlığının göstereceği lüzum üzerine muvazzaf subaylar da atanabilir.



SİLAH VE MALZEME

Madde 5 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)Bu teşkilatın silahları, cephaneleri ve talimleri için gerekli bütün malzeme ve teçhizat, silah ve cephanenin taşınması, bakım ve kırtasiye giderleri ve hazarda yaptırılacak eğitim ve tatbikatlarda iskan, iaşe ve eğitim kıyafetinin sağlanması Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanır.

Madde 6 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Silah, cephane ve malzemenin emniyet ve korunması için gerekli yer, askeri birlik komutanı, askeri birlik bulunmayan yerlerde jandarma komutanı tarafından, askeri birlik veya jandarma birliği kışla hudutları içinde tespit edilir. Uygun yer bulunmazsa, Milli Savunma Bakanlığı inşa planlarına dahil edilmek suretiyle yeni yer yapılır.

Madde 7 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Silah, cephane ve malzemenin korunması ve bakımından avcı birliğinin seferde harekat kontroluna gireceği askeri birlik komutanı veya jandarma komutanı sorumludur. Bu husustaki ayrıntılar yönergeyle düzenlenir.

SAĞLIK MUAYENESİ

Madde 8 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Ödevlilerin hizmete alınmadan önce sağlık durumları, Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliğine göre tespit olunur. Sağlık gruplandırılmasında, avcı birliklerinde görev almaya elverişli olmayanlar adı geçen Yönetmeliğin sadece Hastalıklar ve Arızalar Listesindeki maddelerin (D) fıkralarına girenlerdir. Ödevlilerin muayenelerinin çağrıldıkları günde yapılması hususunda idare amirleri gerekli tedbirleri alırlar. Sağlık muayeneleri mümkün olduğu kadar ödevlilerin bulunduğu yerlerde yapılır.
Seçme ve değerlendirme kurulundaki tabipler:
(A) Askeri tabip bulunan yerlerde bunlardan, bir askeri tabip bulunan yerlerde askeri tabip ve Hükümet tabibi, Hükümet tabibinin bulunmadığı veya vazifesinin müsait olmadığı yerlerde kamu kurum ve kuruluşları tabiplerinden,
(B) Askeri tabip bulunmayan yerlerde, Hükümet tabibiyle birlikte kamu kurum ve kuruluşları tabiplerinden, Hükümet tabibi bulunmadığı veya vazifesi müsait olmadığı takdirde kamu kurum ve kuruluşları tabiplerinden,
(C) Hükümet ve kamu kurum ve kuruluşları tabipleri bulunmayan yerlerde serbest çalışan tabiplerden seçilir.
Sağlık durumu hakkında karar verilemeyenler, tam teşekküllü en yakın askeri hastane veya Devlet hastanesine sevkedilir.

ÖDEV DIŞINDA KALANLAR

Madde 9 - Aşağıda yazılı bulunanlar silahlı savunma ödevi dışında bırakılırlar:
A) Milletvekilleri, Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı memurları, Danıştay ve Sayıştay başkan ve üyeleri, Sayıştay Savcısı, Bakanlık müsteşar ve müsteşar yardımcıları, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreter ve yardımcılariyle bu Bakanlık şifre müdürü ve şifre müdürlüğü memurları, Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün 3127 sayılı kanunun 21 inci maddesi gereğince seferberlik ilanı ile Başkomutanlık emrine girecek olan teşkilatı, rektör ve dekanlar, Vergiler Temyiz Komisyonu başkan ve üyeleri, umum müdür ve yardımcıları, Bakanlık hukuk müşavirleri, daire ve kurul başkan ve üyeleri ve başkan yardımcıları, bakanlıklarla katma ve bağımsız bütçeli idarelerin merkez teşkilatı müstakil müdürleri, genel müfettişler, Genel Müfettişlik başmüşavirleri, 1076 sayılı kanuna göre ertelenmiş olan Bakanlık başmüfettiş ve müfettişleri, valiler, Danıştay Başmuavinleri, Sayıştay denetçilerinin yarısı, yargıç ve savcılarla yardımcıları, icra memurları ve bunların yokluğunda görevlerini yetki ile yapmakta olanlar, kaymakamlar, bucak müdürleri, emniyet müdürleri, yüksek yatılı orta öğretim ve Mesleki ve Teknik Öğretim Okul ve Enstitü müdürleri, defterdarlar, malmüdürleri, askeri ve mülki saymanlar, İl Özel muhasebe ve seferberlik müdürleri, Gümrük ve Tekel başmüdür ve müdürleri ile gümrük başkimyageri, Milli Eğitim Bakanlığınca gösterilecek on müze ve beş kütüphane müdürü, il belediye başkanları, Genel Denetleme Kurulu uzman ve uzman yardımcılarının yarısı, Koordinasyon Bürosunda bir müşavir ile muamelat şefi, "Ulaştırma Bakanlığına bağlı işletme idarelerinin merkez ve taşra teşkilatına dahil bütün memur ve hizmetlileri". Ordu, jandarma ve Gümrük Muhafaza teşkilatında askeri kadrolarda çalışan siviller, veznedarlar, belediye itfaiye işlerinde çalışanlar, Polis ve Gümrük Muhafaza teşkillerinde vazife gören silahlı memurlarla silahlı orman bakım memurları, nüfusu on bine kadar olan şehir ve kasabalarda bir hekim, bir diş tabibi ve bir eczacı, nüfusu on binden fazla şehir ve kasabalarda her yirmi bin nüfusa bir tabip, bir diş tabibi ve bir eczacı ve büyük şehirlerin su ve uzak kara yolu ile ayrılmış bulunan bölge ve köylerinde bir tabip, bir diş tabibi ve bir eczacı,
B) Resmi ve özel hastane, sanatoryum ve prevantoryum ve dispanserlerin başhekimleriyle her şubede birer uzman hekimleri ve eczacı ve kimyagerleri, hemşire ve hastabakıcıları, çocuk bakım yuvalarının hekim, hemşire ve bakıcıları,
C) İktisadi Devlet Teşekkülleri İdare Kurulu başkan ve üyeleriyle umum müdür ve yardımcıları ve bu teşekküllerin kurduğu müesseselerin müdürleri,
D) Resmi daire ve müesseselerle İktisadi Devlet Teşekkülleri ve bunlara bağlı kurum ve işletmelerin ve özel işletme ve kurumların ertelenmiş veya barış celbinden geri bırakılmış olan elemanları arasından ilgililerin düşüncesi alınarak valilerce tesbit edilecek teknik elemanlar,
E - Bankalar ve sigorta şirketleri umum müdürleriyle yardımcılarından biri,
F - İş yerleri hekim ve eczacıları,
G - Resmi veya serbest çalışan ebeler,
H - Kadınlardan gebe ve memede çocuğu olanlar, kocası askerde bulunanlar, evinde bakacak kimsesi bulunmayan (9) yaşına kadar (dahil) çocuğu veya bakılmağa muhtaç kimsesi olanlar.
(Ek fıkra: 03/05/1966 - 6/6395 K.) Ulaştırma Bakanlığına bağlı işletme idarelerinin merkez ve taşra kuruluşunda görevli işçiler kendi tesislerinin silahlı savunmasında görevlendirilirler. Fakat, Genel Avcı Teşkilatına alınmazlar)

TEŞKİLAT

Madde 10 - Hazırlık safhasında gruplara ayrılmış olan ödevlilerin adları 18 inci madde gereğince Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılacak talimattaki örneğine göre künye defterine yazılır.
(Değişik fıkra: 12/12/1991 - 91/2492 K.) Grupların her biri için ayrı ayrı defter tutulur, gruplar deftere yazılırken başa gruplardan büyük teşkil komutanının adı yazılır. Ödevlilerde meydana gelecek değişiklikler defterlere işaret edilir. Mülki idari amiri defterlerin düzenli bir biçimde tutulmasını sağlar.

Madde 11 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Şehir, kasaba ve köylerde oluşturulacak teşkillere "avcı teşkilatı" denir.
Avcı birliklerinin teşkil, lağv ve tensik edilmelerinde koordinatör makam Kara Kuvvetleri Komutanlığıdır. Bu konudaki teklifler, İçişleri Bakanlığı, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından Kara Kuvvetleri Komutanlığına ve bu makamca uygun görülen teklifler onay için Genelkurmay Başkanlığına gönderilir.
Yeni avcı birliği, ilgili teklifin Genelkurmay Başkanlığı tarafından onaylanarak İçişleri Bakanlığına ulaşmasından itibaren altı ay içinde İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda teşkil edilir. Acil durumlarda bu süre iki ayı geçemez.

Madde 12 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Avcı birlikleri ihtiyaca binaen kurulur. Avcı birliklerinin kadro ve kuruluşlarında standartlara uygunluk aranmaz. Bu birlikler, bölgeyi savunmaktan sorumlu komutanlığın (asgari alay) harekat planları ile koordineli olarak teşkil edilir.

Madde 13 - Hazırlık sırasında yapılacak bütün işler tesbit edilerek ilgililerce bir muhtıra tutulur. Ödevlilere görevleri o yerin idare amirince yazılı olarak bildirilir.

Madde 14 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Avcı birliklerinin subay kadrolarında asteğmen-yarbay (dahil) rütbesindeki ödevlilere görev verilir. Zorunlu hallerde rütbe ile birlik seviyesi uygunluğu esası aranmaz.
Askerlik çağı dışına çıkmış yedek subay ve astsubayların seçim ve görevlendirilmesi, seçme ve değerlendirme kurulunca yapılır. Kurul, askerlik çağı içinde olup da, sefer görevi verilmeyen yedek subayların avcı birliklerinde görevlendirilmesi için Milli Savunma Bakanlığına teklifte bulunur. Kaynağında yeterli yedek subay bulunmadığı takdirde, Bakanlık bu teklifleri en yakın diğer bölgelerdeki görev verilmemiş yedek subaylardan karşılar.

Madde 15 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Hizmete çağrılanlardan ikametgahlarından enaz beş kilometre uzağa gönderileceklerin iaşe ve iskanının Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden karşılanacağı hususu dikkate alınarak, müteakip yıl eğitime tabi tutulacak avcı birliklerinin miktarı, yeri ve suresi o yıl Ekim ayı sonuna kadar Milli Savunma Bakanlığına bildirilir.
Hazarda avcı birliğinin iskan ve iaşesi seferde harekat kontroluna gireceği askeri birlik tarafından yerine getirilir. Ancak bu hizmetleri verebilecek imkana sahip olmayan jandarma birlikleri en yakın askeri birlik tarafından desteklenir. Seferberlik ve savaş halinde ise avcı birliğine verilecek göreve bağlı olarak iaşe ve iskan usulü, bölgeyi savunmaktan sorumlu komutanlıkça tespit edilir.
İaşe, iskan ve kıyafet hizmetlerine dair diğer hususlar yönerge ile belirtilir.

Madde 16 - Gruplarda vazife görenlerin tanınma işareti olarak sol kollarında beş santim genişliğinde (kırmızı kolluk) bulunur. Bu kolluklar vazife dışında veya bu hizmetle ilgili bulunmıyanlar tarafından takılamaz.

TALİM, TERBİYE VE TATBİKAT


Madde 17 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Talim ve tatbikat için ödevliler yılda en çok dokuz günü geçmemek üzere celbolunabilirler. Bu süre bölümler halinde de kullanılabilir. Ödeve tabi tutulacak kadın vatandaşların talimi, kendi köylerinden veya mahallelerinden talim görmüş öğrenciler tarafından kendi köy veya mahallelerinde uygun zamanlarda yaptırılır.

Madde 18 - Teşkilat, talim ve terbiye için gerekli programlarla talim ve terbiyeyi hangi makamların denetliyecekleri ve yapılacak tatbikat Genelkurmay Başkanlığınca düzenlenecek talimata göre yapılır.

Madde 19 - Kadın ödevlilerin ve bunlar arasında bilhassa öğretmenlerin görevlendirilmelerinde öğrenim, asıl görev ve yaşları gözönünde bulundurulur.

Madde 20 - Ödevlilerin göreve çağırılışlarında, bulundukları yerlerin özellikleriyle ekim ve hasat zamanları gözönünde tutulur.


Madde 21 - Bakanlıklarla katma ve bağımsız bütçeli genel müdürlükler merkez teşkilatına dahil memur ve hizmetlilerin çağırılmalarında valiler ilgili dairelerle anlaşarak bunları nöbetleşe hizmete alırlar.
Taşra teşkilatı memur ve hizmetlilerinin ödeve alınışları, hizmeti aksatmıyacak şekilde ve nöbet esasına göre valilerce tesbit olunur.

Madde 22 - Okulların öğretmen ve öğrencileriyle memur ve hizmetlilerinin, içinde enaz elli kişi çalıştırılan fabrika, atelye, maden, çiftlik, hara, inekhane, tohum ıslah istasyonlarının memur, hizmetli ve işçilerinin talim, terbiye ve tatbikatı, çalıştıkları yerlerde ve işi durdurmıyacak şekilde nöbetleşe olarak yaptırılır. Nöbet sırası müessese amir veya sahiplerince tesbit edilir.

Madde 23 - Ödevlilerden aşçı, lokantacı, fırıncı, kasap, bakkal ve benzerleri talim, terbiye ve tatbikat için nöbetle göreve alınırlar.

Madde 24 - Talim, terbiye görenlere şekli, Milli Savunma Bakanlığınca tesbit edilecek bir belge verilir.

TOPLAMA, SEVK VE İDARE

Madde 25 - (Değişik madde: 12/12/1991 - 91/2492 K.)
Ödevlilerin eğitim, tatbikat ve savaş için toplanmalarını sağlamaktan o yerin mülki idare amiri sorumludur.
Toplanma yeri, avcı birliğinin seferde harekat kontroluna veya emrine gireceği askeri birlik komutanı tarafından seçilerek mülki idare amirine bildirilir.
Fevkalade hallerde ve seferde avcı birliklerinin göreve başlamasına Genelkurmay Başkanının teklifi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verilir.
Avcı birlikleri, harekat planlarında belirtilen askeri birliğin harekat kontrolu veya emrinde görev yaparlar.

YÜRÜRLÜK

Madde 26 - 4654 sayılı kanun gereğince hazırlanmış olan bu Yönetmelik Resmi Gazete'de yayım gününden yürürlüğe girer.

Şaban İBA - Demokratik haklar alınır mı, verilir mi?


1924'den beri Türkiye'nin bütün anayasalarında kabul edilen temel hak ve özgürlükler kanunla sınırlanmıştır.

1960 Anayasası'nda bazı temel hakların kullanılmasına imkan verilmesinin ardından, 1971 ve 1980 askeri darbeleri ile yapılan anayasa değişikliklerinin asıl amacı, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması şeklinde olmuştur.

Bu nedenle son 30 yıldan beri demokratik hak ve özgürlüklerin kazanımı neredeyse siyasal mücadelenin ana ekseni haline gelmiştir.

Demokrasinin egemen sınıfların bir bölümüne kadar sınırlandığı, insan haklarından siyasal haklara kadar temel hak ve özgürlüklerin yukarıdan aşağıya doğru alınıp verilebildiği bir siyasal sistem, daha doğrusu oligarşik bir devlet biçimi var.

Askeri ve sivil bürokratik elitin egemen olduğu bu oligarşik devlet biçiminde, 'devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü', 'devletin bekası için milli, manevi ve tarihi değerlerin' korunması ve kollanması her şeyin üzerinde tutulmuştur.

Bu ideolojik ve siyasal refleks, anayasa ve yasaların yapılış şekillerinde, askeri müdahalelerin karakterinde, devlet, demokrasi ve toplum ilişkilerinde görülebilir.

Ulusal, sınıfsal, cinsel, etnik, kültürel ve dinsel vb. çok yönlü mücadeleler sürecindeki kazanımlar ise, demokratik hak ve özgürlüklerin 'yukarıdan aşağıya doğru devlet tarafından verildiği veya aşağıdan yukarıya doğru mücadele içinde kazanıldığı' şeklinde şematize edilmiştir.

Tekel direnişi ile başlayan ve 1 Mayıs'la devam eden soldaki tartışmanın arka planında bu anlayış yatmaktadır.

Tartışmanın özü, burjuva demokratik hak ve özgürlüklerin nasıl ve hangi mücadele perspektifiyle kazanılacağı sorunudur.

Askeri ve bürokratik elit tarafından devletin ve toplumun yukarıdan aşağıya doğru yeniden düzenlenmesi ve denetlenmesine karşı solun tavrı, ya destek verilmesi ya da tepkisiz kalınması şeklinde olmuştur.

Bu nedenle sol ve sosyalist hareketin temel hak ve özgürlüklerin kazanımı için bir mücadele programı ve örgütlenme biçimleri yaratılamamıştır.

Çünkü faaliyetin temelini sınıf dışı alanlar oluşturmuş, sadece işçi sınıfı ve kitle hareketinin yükseldiği koşullarda destek eylemleri ile özel günlerde yapılan rutin anmalarla yetinilmiştir.

Tekel direnişinin çabucak unutulması ve 33 yıl sonra şimdi 1 Mayıs mitingi için Taksim alanının açılmasının büyük bir kazanım olarak görülmesi bu tutumun tipik bir örneğidir.

Oysa Tekel işçilerinin direnişinde oluşan siyasal ve toplumsal tepki 'Hak verilmez alınır' sloganının anlamını bir kez daha kavramamız gerektiğini göstermiştir.

Bu sloganın hakkını vermek için öncelikle kendine, kendi özgücüne güven sorunu önem kazanmaktadır. Siyasal mücadeleler tarihinde kendine güvenmeyen, kendi dışındaki güçlerden medet umanlar, daima hüsrana uğramıştır.

Devrim ve sosyalizm mücadelesi, uzun ve yorucu bir süreçtir. Başlangıçta zayıf olan güçlerin gelişmesi/ilerlemesi bir hareketin özgücüne ve kitlelere güvenle gerçekleşebilir.

Sadece kendi özgücüne güvenenler başkalarıyla çok yönlü ilişkilere girebilir. Siyasetin belirli bir güçle yapıldığının bilinciyle uzun ve kısa vadeli taktikler izleyebilir. Tersi durumda bir hareketin gelişmesi ve güçlenmesi mümkün olamaz.

Böyle bir siyaset tarzı, aynı zamanda siyasal ve toplumsal mücadelede güçlü ve istikrarlı bir önderlik sorunudur. Sınıf ve kitleler içinde güç olmak ise, bir siyasal hareketin 'toplumsal meşruiyet' kazanmasıyla mümkündür.

Meşruiyet, 'yasanın, dinin ve kamu vicdanının doğru bulduğu' demektir. Buna göre, toplumsal meşruiyet, bir siyasal hareketin toplumun vicdanında doğru bulunması ve desteklenmesi anlamına gelmektedir.

Bu bağlamda ulusal, sınıfsal, cinsel, etnik ve kültürel sorunların öncülüğünü üstlenen ve iyi bir performans gösteren siyasal hareketler toplumsal bir meşruiyet kazanmayı başarmıştır.

Bu konuda somut bir örnek, Kürt Özgürlük Hareketi'nin kazandığı bugünkü siyasal ve toplumsal konumdur.

1 Mayıs'a hazırlanırken, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin gücüne ve dinamizmine dayanmanın önemini bir kez daha kavramalıyız.

Bu, 'Hak verilmez alınır' sloganının hakkını verebilmemiz için gereklidir.

Zakarya MİLDANOĞLU - “Aranıyorlar”


1915 yılının Nisan ayında, İttihat Terakki Hükümeti, Anadolu’yu Ermeni’lerden temizlemek için sistematik bir kırım gerçekleştirdi. Bu kırımın adına ‘tehcir’ denildi. Bir milyonu aşkın insan ölüme sürüklendi. Yerleri, yurtları yağmalandı, ibadethaneleri, hastaneleri, okulları top ateşiyle yıkıldı. Bu yapıların taşları resmi binaların yapımında kullanıldı. Mezarlıklarının üzerinde devlet daireleri yükseldi.

Ganimetler yeni zenginler türetti.

Bu ölüm yolculuğunda hayatta kalanların bir kısmı Suriye’nin Der Zor çöllerine ulaştı, çok azı hayatta kaldı. Çetelerin, yağmacıların, eşkiyanın, tehciri sevk ve idare eden “resmi” görevlilerin elinden kurtulup ayakta kalanların çoğu kadın ve çocuktu. Onlar yardım kuruluşlarının Suriye, İran, Irak ve Kudüs’te kurdukları kamplarda, yetimhanelerde toplandılar. Canlarını kurtaranların bir bölümü, misyonerlerin yardımlarıyla, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan ve Ermenistan’daki kamplara sığındılar. Bazıları da Arupa’nın, Amerika’nın farklı şehirlerine giderek günümüzdeki diasporayı oluşturdular.

Hayatta kalanlar, kaybettiklerine kavuşmak umuduyla İstanbul, Adana, İzmir, New York gibi merkezlerdeki günlük Ermenice gazetelere sarıldılar. İstanbul’un Beyoğlu, Ortaköy, Samatya, Kumkapı, Hasköy gibi semtlerinde oluşturulan toplama merkezleri, bakımevleri, yazıhaneler onların posta adresi oldu.

Gı Pındrıvin (Aranıyorlar) İstanbul’da Cagadamard (Muharebe), Azadamard (Hür Mücadele), Püzantiyon (Bizans), Adana’da Hay Tsayn (Ermeni Sesi), New York’tan Hayrenik (Vatan) ve benzeri birçok gazetenin yıllarca değişmeyen başlığı oldu. Yüz binlerce “aranıyorlar “ ilanı yayınlandı. Aynı ilan arka arkaya birkaç gün, bazıları da aylar boyunca devam etti. Çok nadiren de olsa aranıyorlar ilanlarını altında “Kıdnıvaz” (Bulunan) başlığı da yer aldı. Hiçbir gazete bu duyurular için ücret almadı. Kayıp kuşağın geliştirdiği dayanışma duygusu, kayıpları bir araya getirebilmek için, çareyi böyle bir haber ağı geliştirmekte bulmuştu.

Yapılan hiçbir çalışma bu ‘Büyük Felaketin’ acısını dindirmeye, yok olanları geri getirmeye yetmedi. Anadolu’nun kadim halklarından biri, maddi ve manevi varlığıyla yok edildi.

Sizlere 1914-1915 ve 1918-1924 yılları arasında İstanbul’da yayınlanan ve ilk elden tarama olanağına sahip olduğumuz Cagadamard (Muharebe) gazetesinin 1921 yılının Ocak, Mayıs, Haziran, Eylül ve Kasım aylarında yer alan Gı Pındrıvin (Aranıyorlar) ilanlarından kısa bir derleme sunuyoruz.

Arananlar arasında kimler yok ki. Anneler, babalar, eşler, kocalar, kardeşler, torunlar, çocuklar, halalar, teyzeler, büyük anneler, dedeler, amcalar, dayılar, yeğenler, gelinler, arkadaşlar…

Ya arandıkları, son olarak göründükleri yerler?

Muş, Van, Trabzon, Giresun, Diyarbakır, Erzurum, Sivas, Bitlis, Samsun, Amasya, Kars, Adana, İzmir, Kütahya, Erzincan, Bahçecik, Bursa, Eskişehir, Kayseri, Sinop, Adapazarı, Konya, Elazığ, Bayburt, Şebinkarahisar, Ankara, Yozgat, Malatya, Tokat, Antep, Urfa, Maraş, Bandırma gibi onlarca şehir, kasaba, köy ve yurt dışı kamplar.

Bu ilanlar bize 1915’te yaşanan soykırımın, Büyük Felaket’in yarattığı tahribatın boyutlarını hissettiriyor.

Arananlardan acaba kaçı bulundu, acaba arananlardan kaçı bir yarın dibinde, bir nehrin yatağında kaldı? Acaba kaçı çöllerde kurda kuşa yem oldu? Acaba kaçı kılıç artığı, Müslüman olarak yaşadı? Acaba kaçı doğduğu toprağın hasretini çekerek yad ellerde gözlerini yumdu? Acaba o bebelerden, analardan, babalardan dedelerden kaçı birbirine kavuştu?

Bizler, yıllar boyu pencere önünde hala sevdiklerini bekleyen, gece yarıları kalkıp “Acaba geldiler mi?” diye yatakları kontrol eden, iki büklüm dede ve yayalarımızı biliyoruz.

Aradan yüzyıla yakın bir zaman geçti. Arayanlardan çok azı kaldı. Arananların çoğu da toprak oldu.

Bu büyük acıyı yaşatan zihniyet insanlık tarihine bir kara leke olarak geçti. İnsanlık var oldukça bu leke hep hatırlanacaktır. İnsanlık, bu uygulamayı lanetlemeye devam edecek.

“Arananlar”, insanlık tarihine bıraktıkları değerlerle, onurlu yaşamlarıyla, olmayan mezarlarıyla, olmayan adlarıyla yüreklere kazındılar.

Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.

2 Ocak 1921

- Beyrut’ta mécanicien éléctricien de grand sérial adresinde bulunan Mardig Terziyan, annesi Horopig Terziyan, ablaları Mari Basmacıyan ve Ağavni Der Andonyan tarafından aranıyor. Mart ayında gönderdiği son mektubunda Paris’e gitmek niyetinde olduğu belirtilmişti. Kendisi hakkında bilgi sahibi olanların, Bandırma Baronyan Eczanesi’ne heber vermeleri rica edilir.

- Kalust Melik-Krikoryan ahbabı, Erzurum Bölgesi sakini, eşiyle birlikte Amerikaya gitmek niyetiyle Kafkasya’dan ayrılan Mamigon Osyan’ı arıyor. ‘Cagadamar’ da bilgi verilmesi.

- Diyarbakır yerlisi, İstanbul’da olduğu sanılan Dikran Khalbıyan aranıyor. Üsküdar Sürgün İstasyonu’ndan (Yeni Mahalle) Mardiros Taşçıyan’ın bilgilendirilmesi.

5 Ocak 1921

- Zile’li Setrag Kirişçiyan Urfa taraflarına sürgün edilen babası Garabed’i, annesi Mariyam’ı, büyük kardeşi saatçi Arisdages ve eşi Siranuş’u, çocukları Vırtanes, Lusapayl, Zabel Kirişçiyan’ları, diğer kardeşi kuyumcu Harutyun ve eşi Gülü, çocukları Nazeli, Sarkis Kirişçiyan’ları, kuyumcu Krikor, eşi Dikranuhi, çocukları Yeğiya Kirişçiyan’ı arıyor. Özellikle yetimhanelerin idaresinden İstanbul, Yenikapı Değirmen Sokak No 37’den Zileli S. Kirişçiyan’ın bilgilendirilmesi rica edilir.

- Bursa Kharsakh Köyünden Garabedyan Arif Barsam, eşi Nevrig’i (Dülger Avat’ın kızı), oğlu Garabed’i (14 yaşında), büyük annesi Zarhur’u, kızkardeşinin çocukları Garabed, Boğos ve Mariyam’ı arıyor. Varna Krikor Partamyan’ın makine atölyesine malümat verilmesi.

- Tokatlı Filoritza Simonyan kardeşi ve kızkardeşinin çocukları Elmon, Mariam, Krikor, Murad, Simon, Avedis Mirekyan ve Pırar, Khaçig, Misag, Setrag Buynuzyan’ı arıyor. Ortaköy Sürgünler Kampı’nı bilgilendirmeleri.

- Divriği Sincan Köyünden Mihran Mığdesyan (şu anda Bandırma’da) annesi Nazlı, kardeşleri Bedros, Hovhannes, Krikor, Yeğsa ve Mariam Mığdeseyan’ları ve aynı zamanda Amerika’da bulunan amcaoğlu Nişan Mığdeseyan’ı arıyor. Baronyan Eczanesi’ne malümat verilmesi, Bandırma.

- İlk sürgünlerden olup, 5 Ağustos 1915 tarihinde İstanbul (Ortaköy)’den tekrar sürülen doktor Isdepan Mistçiyan’ın ölü veya sağ oluşu hakkında bilgisi olanların, Pera Amerikan Konsolosluğu karşısındaki Azadamard yazıhanesinden Bay Boğos Dikran’a yazılı ya da sözlü olarak bilgi vermeleri.

9 Ocak 1921

- Sivas İşkhan köyünden Sukiyas Kelbabyan, İstanbulda olduğu sanılan Hovsep Kelbabyan’ı arıyor. Pera Yerortutyun Kilisesi’ne malümat verilmesi.

- Amerika’dan Tokatlı Karnig Külhancıyan akrabalarını, babası Kevork, annesi İsguhi, kızkardeşleri Arusyag, Nartuhi ve Armenuhi, eşi Ağavni, çocukları Haygaram ve Verjin’i arıyor. Bilgilendirene değerli bir hediye sözü verilir. Garnik Kulhanjian 2552-8 ave. New-York city N.Y.’a duyurulması.

- Bayan Markarid Bostancıyan eşi Samson Bostancıyan’ı arıyor. Armenische Diplomatische Vertretung Berlin W. Knrkurstendamm 175’e malümat verilmesi.

11 Ocak 1921

- Muş Havadorig Köyünden Garabed Bedrosyan annesi Rehan, kardeşi, kızkardeşleri Khane ve Markarid ve hemşerilerinden herhangi birini arıyor. İstanbul, Yedikule Ermeni Hastanesi’nin bilgilendirilmesi.

16 Ocak 1921

- Savaş sırasında Haleb’e sürgün edilen Serovpe Çakıcı, Boğos Mendikyan’dan haberi olanların diş doktoru Bay Nerses Papazyan’ın Galata, Arslangül Han No 4’teki muayenehanesine haber vermeleri rica edilir.

5 Mayıs 1921

- Trabzon Vilayeti’nden Gümüşhane’li Aşuğ Yeğiya Jamgoçyan’ın eşi ve kızı hakkında malümatı olanların ‘Cagadmard’a duyurmaları… Adı geçen aile 1915’de Sivas’a ve oradan da Mezopotamya’ya sürülmüştü. Kızları Barkev Batum’da bir Ermeni ailenin yanında bulunuyor.

6 Mayıs 1921

- Sivas’ın Yarasar Köyü’nden, ikisi de Kürtler’den kurtarılmış olan, kardeşimin oğlu Garabed Harutyun Ayrasyan’ı ( şimdi 17 yaşında) ve aynı zamanda oğlum Sağatiyel Krikor Ayrasyan’ı (şimdi 14 yaşında) arıyorum. Son zamanlarda duydum ki, adı geçenlerden büyüğü bir yetimhanede bulunuyormuş. Genel olarak tüm soydaşlarımdan, özel olarak yetimhanenin yetkililerinden ve görevlilerinden bu açıklamayı dikkate almalarını ve bu konu hakkında malümatı olanların Mr. Krikor Ayrassian, Archeveché Arméniene Smyrne’ye iletmelerini yalvararak rica ediyorum.

- Bay Sarkis Ayvazyan Diyarbakır yakınlarında öldüğü sanılan eşi Makruhi, büyük kardeşi Manug’u ve eşi Armenuhi ve çocukları Kurken, Şınorig ve Hrayr’ı, aynı şekilde Diyarbakır’da öldükleri sanılan diğer kardeşleri Garabed ve eşi Elmas ve çocukları Pariz, Vramşabuh’u arıyor. Haberi olanlar Senekerimyan Yazıhanesi, Pera Yeşil Sokak No 1’e bildirmeleri rica edilir.

- Ağavni Güzelyan askerliği sırasında Pozantı’dan Halep’e sürgün edilen eşi Isdepan Güzelyan’ı arıyor. “Cagadamard”’a malümat verilmesi.

- Erzurum’lu Araksi Çapyan, Malatya ve yada Urfa bölgesinde olan amcasının oğlu Kevork Çapyan’ı, aynı zamanda amcasının kızları Siranuş ve Hayganuş Çapyan’ı arıyor. Garabed Aliksanyan’ın Türk Postası, kutu no 188, Pera, İstanbul adresine malümat verilmesi.

7 Mayıs 1921

- Sürgün sırasında idam sehpasına çıkarılan Murat Çay’lı Der Kasbar kahana ve sürgünde ölen eşinden geriye, Dörtyol Yetimhanesi’nde barınan iki çocukları kaldı. Savaştan önce bir bankada görevli olan ve Pera Ağa Hamam’da yaşayan Murat Çaylı Sinan Pekmezyan’ı arıyorlar.

24 Mayıs 1921

- Bursa Yenice Köyün’den Kevonets Harutyun’un gelini Mannig, iki çocuğuyla Nahromar’da bulunuyor. Tüm akrabaları ve sağ kalan Yeniceli soydaşları gibi Bandırma’ya götürülen eşi Garabed’i arıyor. Basra Nahramor Göçmen kampına malümat verilmesi.

- Bursalı Bakkal Haci Ağa Madteoayan’ın gelini Ağavni Maryamig (Konya) Krikor Madteosyan’ı arıyor. Kardeşi Hagop ölmüştür. Ağavni maddi darlık içindedir.

26 Mayıs 1921

- Sivaslı Vahan Karagözyan dünya savaşı sırasında Türk Ordusu’nun 4. Tümeninde Şevket Bey adıyla doktor olarak hizmet veren amcası Yesayi Karagözyan’ı arıyor.

Vahan Karagueuzian . Boys Orphanage A.G.R.N.G. Beyruth-Gebel’e malümat verilmesi.

1 Haziran 1921

- Erzurumlu, gümrüğün arka tarafından Nalbant Ğazar’ın torunları, 1915’de Erzurum’dan sürgün edilen Ardaşes ve Dikranuhi Ğazaryan’ı, mütarekeden sonra Diyarbakır taraflarında görenler olmuş. Anneleri Persape Ğazaryan şu anda İzmir’de bulunuyor. Heberi olanların Red. Du Journal Armén. “Horizon” SMYRNE adresini bilgilendirmeleri rica edilir.

- Yalova Ortaköyden Sazlıyan Garabed’in 16 yaşındaki kızı Türklerin elinden yeni kurtarılmıştır. Gayane Res-ül-Aynda kaybettiği babası Toros’u, annesi Sofi’yi ve kardeşleri Yervant, Keğam ve Simon’u arıyor. Bilgisi olanların Ermeni Bakımevi’nin 7 nolu odasına haber vermeleri rica edilir.

4 Haziran 1921

- Muş Tsor semtinden D. Sahag Postayan, Muş Urgın Köyünden Bay Kevork Toryan’ın eşi Maritsa ve kızını arıyor. Özellikle Bağdat, Diyarbakır ve Halep’te bulunan hemşerilerinden Pera, Yeşil Sokak No 1 S.K.L. Eğitimevi, Muş Tsor Derneği başkanı Boğos Haciyan’ı bilgilendirmeleri rica edilir.

6 Haziran 1921

- Maraş’tan Arsen Çiftçiyan Birinci Dünya Savaş’ı sırasında Suriye’de Türk ordusunda asker ve şu an kayıp olan kardeşi Levon Şükrü’yü arıyor. İstanbul Bible House’un bilgilendirilmesi.

8 Haziran 1921

- Erzurumlu Bay Mıgırdiç Pabucyan son defa olarak, babası Harutyun, annesi Eliza, kardeşi Karekin ve iki kız kardeşi Siranuş ve Heranuş’u arıyor. Adı geçen şahıslardan hayatta olanlar ya da onlar hakkında bilgisi olanlar varsa, lütfen bir ay içinde Pera Kabristan Sokak No 37 “Cagadamard” idaresini bilgilendirsin. Yurt dışı ve Kilikya basınının bu ilanı tekrar yayınlanmaları rica edilir.

9 Haziran 1921

- Kemah kasabası, Aruvakunk’lu Kapriyel Khaçaduryan, kardeşinin oğlu Mıkhitar’ı, oğlu Kalusdig (6 yaşında) Arşag’ı amcasının eşi Hripsime, Prokharyan’ları arıyor. Adı geçenler, 1917’de Erzincan Vilayeti’nden kaçıp Kafkasya’ya sığındılar ve orada Mıkhitar ve Arşag B. Yerzıngaynk’lı bölüğünde astsubay oldular. 918’de Kafkasya Karakilise savaşında kayboldular. Mıkhitar’ın oğlu ve amcasının eşinin, bundan iki sene önce , Aleksandrabol göçmen komitesinin korumasında olduğu haberi alınmıştır. Amcası Kapriyel Khaçaduryan’ın Kafetür Erminin (Sırbistan) Jojoriva adresinden bilgilendirmesi... İlk haber verenlere hediye olarak bir yıllık “Cagadamard” ve 200 Frank da para hediyesi gönderilecektir.

- Kütahya’lı amcam Nazaret Kaukçuyan ve halam Annug Kaukçuyan’ı arıyorum. Bunlar hakkında bilgisi olanların M. Nazareth Chatourian, Eglise Arménienne, rue Bein-el-Sourein Le Caire (Egypte) adresinde Hagopcan Kaukçuyan’a iletilmek üzere üzere malümat vermelerini rica ederim

12 Haziran 1921

- Balıkesir’den Kayserili Taşçı Murad uzun süre Amerika’da bulunmuş olan çocukları Zakaria ve Civani Muradyanları, aynı şekilde New York’tan Kecici Avedikyan Karnig’i arıyor. Cagadamard’a malümat verilmesi. İdaremiz aşırı hasret çeken bir babaya yardımcı olmak için ‘Hayrenik’ ve ‘Asbarez’den de bu duyuruyu yayımlalamarını rica eder.

- Harutyun Mıkhalyan Arapgir yerlisi amcasının oğlu Pilibos Mıkhalyan’ı, annesi Nazeni, eşi Maritsa’yı, dört çocuğunu, Siranuş, Maran, Zaruhi, Ağavni ve Avedis’i, teyzesi Nartuhi’yi ve halası Nunia’yı ariyor. Cagadamard’ın bilgilendirilmesi.

- Kıği’li köylü, ayakkabıcı Bedros Zakaryan eşi Marta’yı arıyor. Tehcirde Harput tarafına sürüldüğü sanılıyor. Haberi olanların Pera Küçük Parmak Kapı Afrika Hanı No 11’ e bilgi vermeleri rica edilir.

1 Eylül 1921

- Şumen’den (Bulgaristan), Kayseri Derevank (Derevenk) kasabası yerlilerinden dul bayan Yeğisapert K. Manugyan, tehcir zamanında, önce Uzunyayla’ya gönderimiş, orada Der Ohan Kahana tarafından kurtarılmış, ikinci kez Arabistan’a sürülmüş, kız tornu Filor Parseğyan İnciyan’ı (19 yaşında), tornu Hagop F. İnciyan’ı (16 yaşında) arıyor. Filor ve Hagop’un nerede bulunduklarını bilenlerin Şumen’den Bayan Yeğisapert K. Manugyan’a bildirmeleri rica edilir. Yüreğinin parçaları bulunduğu taktirde yetimlere ve kıtlık çekenlere yüklü para tahsis edecektir.

2 Eylül 1921

- Kayseri Mancısın Köyünden Levon Avedikyan’ın eşi Takuyi, çocukları 13 yaşındaki Garabed’i, 11 yaşındaki Haygazun’u ve kardeşinin oğlu Hovhannes Avedikyan’ı arıyor. Krikor Armenyan’ın eşi Persare, kızlarından 15 yaşındaki Hayguhi’yi, 12 yaşındaki Annig’i ve 7 yaşındaki oğlu Karekin’i arıyor. Bağdat taraflarında oldukları sanılıyor. Tophane, Boğazkesen No 47’den Rupen Armenyan’ın veya “Cagadamard” ın bilgilendirilmesi.

7 Eylül 1921

- İzmir’li Der Husig kahananın oğlu, savaştan önce Düzce’de bulunan kızkardeşi Maryam’ı arıyor.

- Şebin Karahisar’ın Azbıder köyünden Ğugas Kevorkyan, Keğero Hovhannesoğlu lakaplı kardeşini arıyor. Kızı Lusap Yerevan’ın köylerinde görülmüş ve Sivas Yetimhanesinde olduğu malümatı verilmişti. Ğugasın kızı Akabi, Malatya köylerinde görülmüştür. Cagadamard’a veya Romanya Piteşti’den Kevork Ğugasyan’a malümat verilmesi… 10 lira hediye

8 Eylül 1921

- İzmit veya çevresinden 8 yaşındaki bir kız Türklerin elinden kurtarılmıştır.

Tehcir sırasında İzmit’in ‘Çuha’ atölyesi ustalarından Ovdark’lı Yeram, aynı atölyenin baş ustası Dursun Usta’ya telim etmiştir. Ermeni Bakımevi’nin 7 no’lu odasına müracaat edilmesi. Ancak belirli nişanları gösteren kızın kendisine ait olduğunu kanıtlayacaktır.

9 Eylül 1921

- Erzincanlı Mihran Apkaryan eşi Hıripsime Apkaryan’ı (kızlık soyadı Leftinyan), aynı zamanda kardeşi Movses Apkaryan ve amcasının çocukları Ğugas, Vartan, Ardaşes ve Noyemig Apkaryan’ları arıyor. Kadıköy Saint Josef Koleji’nden Mihran Apkaryan’a malümat verilmesi.

- Adana, Khınıs Harak köyünden Khatun Boğosyan, 1)20)20 La Belle ave. Higland Park Mich. U.S.A. adresinden Mıgırdiç ve Tavit Boğosyan’ı arıyor. Adana Pamug Pazarı Kafé Mihal Khatun Boğosyan’ın bilgilendirilmesi… Hayrenik’ten de duyurulması rica edilir.

- Muş Norşen köyünden, şu anda üç çocuğu ile birlikte İstanbul’da olan Maryam Markaryan Türk ordusunun Mezopotamya cephesinde asker olan ve esir düştüğü sanılan eşi Sarkis Markaryan’ı, aynı zamanda Muş’ta sürgünde annesini kaybeden Markar Mınoyan’ı arıyor.

İstanbul Pera Feridiye Duvarcı Sokak Akderoğlu Han’a malümat verilmesi.

- Erzurum Abuçekh köyünden Bayan Hacikhas Der Yeğiyazaryan eşi ekmekçi Boğos Der Yeğiyazaryan’ı, Urfa’nın köyünden alınan 14 yaşındaki kızı O. Hıripsime’yi, Malatya’dan alınan 12 yaşındaki Mikayel’i ve 9 yaşındaki Hayganuş’u, aynı zamanda kardeşi Harutyun Dilberyan’ı arıyor. Haberi olanların Büyük Çarşı, Acı Çeşme No 15’ten Kapriyel Dilberyan’a malümat vermeleri rica edilir.

- Samsunlu Hagop Değirmenciyan hakkında bilgisi olanların Cagadamard idaresini bilgilendirmeleri.

10 Eylül 1921

- Tercan Pakariç köyünden Baydzar Vosgehanyan Kars Vilayeti Aleksandrabol kampında görülen babası Vosgihan’ı, annesi Mariyam’ı, kız kardeşi Hıripsime’yi, kardeşi Nişan’ı arıyor. Kadıköy Sain Josef Koleji’nden Avedis Hamoartzumyan’ın bilgilendirilmesi.

- Sivas Khorokhan köyünden Dikran Dakesyan, kızlık soyadı Şegrıyan, 1915 tehcirinde öldürüldüğü sanılan eşi Makruhi’yi arıyor. Haberi olanlar Pera, Yeşil Sokak No 1 ‘Senekerimyan’ yazıhanesine malümat vermeleri rica olunur.

12 Eylül 1921

- Bardizag’dan (Bahçecik) Garabed Elegyan eşi Diruhi ve çocuğu Nişan (15 yaşında) ve 13 yaşında kızı Gayane’yi arıyor. “Cagadamard” a malümat verilmesi.

13 Eylül 1921

- Muş’tan Heğine Davutyan, sürgün döneminde kaybolan oğlu Khoren’i, kızı Azniv’i, kızkardeşini ve oğlu Muşeğ’i arıyor. Halıcıoğlu Ermeni Kilisesi’ne malümat verilmesi.

15 Eylül 1921

- Bitlis yerlisi Simon Haçigyan aranıyor. 8 yıl önce İstanbul’dan sürgün edilmiş ve o tarihten itibaren kendisinden haber alınamamıştır. Anılanın nerede, sağ ya da öldüğü konusunda bilgisi olanların üç aylık bir süre içinde şahsen veya yazılı olarak Ermeni Ruhani Önderliği’ne iletmeleri rica edilir.

- Erzurum Hertiv köylüsü Şoğo Krikorof kardeşleri Parto Krikorof ve Setrag Krikorof’u arıyor (Amerika). İstanbul, Hasköy Sürgünler Kampı’na malümat verilmesi.

19 Eylül 1921

- Sivas’lı Bay Mihran Lusararyan, rahmetli babası Veçi Lusararyan’ın tek mirasçısı olarak görünmektedir. Rahmetlinin başka varisleri olup olmadığı hakkında malümatı olanların Senekerimyan’ın Pera, Yeşil Sokak No 1’deki yazıhanesine bilgi vermeleri rica edilir.

- Harput’un Eçme Köyünden Arşag Kuyumcuyan, İstanbul’da olduğu sanılan Eçmeli Manug Saracyan’ı arıyor. Ortaköy Sürgünler Kampı’nın bilgilendirilmesi.

4 Kasım 1921

- Amerika’dan Ara Torosyan eşi Armenuhi Torosyan’ı, oğulları Vartan’ı, Vahan’ı ve kızı Haverjuhi’yi arıyor. Haberi olanların Pera, Taksim No 75’ten Isdepan Boayacıyan’a malümat vermeleri… Yurt dışı gazetelerden bu ilanı yayınlamaları rica edilir.

- Giresun yerlisi halam Anuş Minasyan ve üç çocuğu Diran, Harutyun ve Movses aranıyor. Arayan kız kardeşinin oğlu, Giresun’lu Yervant Evrekyan. Adres, İstanbul Yedikule Ermeni Hastanesi, Yervant Evrekyan.

- Afyon Karahisar’lı Garabed Hamdilyan annesi Anna Hamdilyan tarafından (İzmir) aranıyor. Cagadamard ya da Ermeni Ruhani Önderliği’ne malümat verilmesi.

- Ardahan’da yaşayan Aliksan Çakaryan (Pırgnig’li), kardeşi Parseğ’i ve Sivas’a esir olarak getirilen oğlunu, aynı zamanda Tokat’ta yaşayan Hagop Cemcemyan’ı (Gürün’lü) arıyor. Aram Isdepanyan’ın bilgilendirilmesi, 600 İskenderiye, Mısır.

- Tercan’ın Goter Köyünden ırgatbaşı Kalusd Minasyan’ın kızı Zabel, amcası Ğazar Minasyan’ın çocuklarını arıyor. Haydarpaşa, Çayır Caddesi Saadet Apartmanı No 2 nin bilgilendirilmesi.

5 Kasım 1921

- Büyük Armıdan’ın yerlisi Usgut Elbegyan savaştan önce İstanbul’da bulunan eşi Gozmoz ve çocuğu Ğazaros Elbekyan’ı arıyor. Adana Hay Tsayn yazı kuruluna malümat verilmesi, yurt dışı gazetelerden de bu duyurunun yayınlanlaması rica olunur.

16 Kasım 1921

- Erzurumlu Gara Vanetsiyan, Kemah taraflarında kaybolan, Erzurum ruhani önderi Epikopos Sımpad’ın sekreterliğini yapan oğlu Hagop Vanetsiyan’ı arıyor. Adı geçenler hakkında Cagadanmard ya da Hasköy Sürgünler Kampı’nın bilgilendirilmesi.

- Erzurum Gize köyünden Zana Yezidyan, Diyarbakır’da olduğu sanılan kızı Azniv’i ve Harput’ta bulunmuş olan Paylag, Sahag ve Mariam’ı arıyor.

- Bayburt’tan Sırpuhi Kuyumcuyan, daha önce Kharkov’da bulunan çocukları Püzant ve Hamazasb Kuyumcuyan’ları arıyor.

18 Kasım 1921

- Kevork Siroyan, babası Hagop’u, kız kardeşi Marmar Salvi’yi, kardeşleri Dikran, Arakel, Torkom Miroyan’ları, amcasının çocukları Markar, Zaven, Daron, Hraç, Khosrov Miroyan’ları, amcalarının eşleri Yeva, Dılalo ve Meryem Miroyan’ları, Surp Garabed Okulunu bitirmiş ve Sivas Koleji’nden ‘Tosun’ lakaplı, halasının oğlu Hamazasb’ı arıyor. Reşadiye Caddesi, İmam Sokak No 21’de Muş’lu Kevork Siroyan’a malümat verilmesi.

AGOS

Sinan KÖSE - Avrupa İşçi Hareketi ve 1 Mayıs


Beş bin yıllık sınıflı uygarlık tarihinin en amansız toplumsal çelişki ve çatışma süreci kapitalizmin endüstrileşme aşamasında, burjuva-proletarya denklemindeki sınıf mücadelesinde ifadesini bulur. Dünya işçi sınıfı hareketinin bugün geldiği düzey ile, emekçi yığınlar adına elde edilen kazanımların hangi koşullarda ve ne pahasına elde edildiğini anlayabilmek için, Avrupa merkezli gelişen işçi sınıfının mücadele tarihine kısaca değinmek anlamlı ve yararlı olacaktır.

ZİGGURAT DÜZENİNDEN FABRİKA DÜZENİNE

Kapitalist sanayi devrimiyle birlikte, üretimin yoğunlaştığı ve toplumsal bir karakter kazandığı yer, fabrikalar olur. Üretim kitleler halinde fabrikalarda yapılmaya başlar. Neolitik çağda tarım ve hayvancılık; köleci çağda ziggurat (tapınak) ve köleler; feodal çağda toprak ve serfler etrafında şekillenen maddi üretim, sınıflı uygarlığın kapitalist aşamasında fabrika ve işçiler etrafında örgütlenir. Fabrikalarla birlikte toplumsal iş bölümü de gelişir. Yani aynı fabrika içinde üretilen bir ürünün farklı iş kollarından, farklı üretim bölümlerinden geçirilerek üretilmesi durumu söz konusudur.

Fabrika düzeni aynı zamanda insanın hem bireysel hem de toplumsal olarak emeğini pazarladığı bir üretim düzenidir. Bu düzen içinde, bir işçi kendi ürettiği bir ürün üzerinde hak talep edemez. Ürettiği ürünü, emeğini pazarlayarak elde etiği parayla satın alabilir ancak. Üretim araçlarını ve sermaye birikimini elinde bulunduran kapitalistin bir işçiye reva gördüğü tek 'hak', en vahşi, en kötü koşullarda ve düşük bir ücret karşılığında, 'kader'ine boyun eğmek ve hiç duraksamaksızın seri üretim halinde olmasıdır. Bu, düşük maliyetle emeğin yoğunlaştırılarak artıürün sağlanması ve yüksek kara dayalı pazara sunulması; artı, sermaye birikiminin yoğunlaşması, eşittir, kar hırsının hiçbir insani, ahlaki-etik değer tanımaksızın insan emeğini sömürmesi, tüm insansal değerleri alınan-satılan birer meta-mal haline dönüştürülmesi olarak tanımlanabilir.

İŞÇİ MAKİNEYE KARŞI

Fabrika sistemi ve ona dayalı çalışma koşulları sıkı disiplin altına alınarak, kapitalizmin kar hırsı ilkesi üzerine şekillendirilmiştir. Avrupa'da endüstrileşmenin ilk aşamasında işçilerin öğrenim düzeyi çok düşüktü ve işçiler yalnızca kendi emek güçlerini değil, yaşamak ve temel gereksinimlerini karşılamak için giderek daha düşük ücretler karşılığında çocuklarının ve kadınlarının emek gücünü de satmaya zorlanıyorlardı. İşçilerin çocuklarını okul yerine fabrikalara göndermek zorunda kalmaları eğitim-öğrenim durumlarının düşük kalmasına yol açıyordu. Bu dönemlerde işçilerin üçte ikisini kadınlar ve çocuklar oluşturuyordu. Günlük çalışma saatleri 15, 18, hata 20 saate kadar uzuyordu. İşçiler muazzam bir sömürü ve baskı altında tutuluyordu. Dönem itibariyle işçilerin bilinç düzeyi burjuvazinin geliştirmiş olduğu sömürü düzenini sorgulayacak ve sınıfsal farklılıkları görebilecek olgunluğa ulaşmamıştı. Aynı zamanda Avrupa'da kapitalistler arası rekabetin kızıştığı bir dönem yaşanmaktadır. Avrupalı kapitalistler üretimi daha seri seviyelere çekebilmek için makineleri kullanmaya başlamışlardır.

Makineler, işçileri çalışma alanının dışına iterek ve kullanıldıkları her yerde yedek bir endüstri ordusu yaratarak işçilerle rekabet ediyorlardı. Makinenin üretimde etkin bir şekilde kullanımı iş gününün uzamasını ve emeğin yoğunlaşmasını da beraberinde getirdi. İşçi ve zanaatk‰rların ekonomik ve sosyal yaşam standardı gün geçtikçe daha da kötüye doğru gidiyordu. Çalışma saatlerinin uzaması işçilerin fiziksel olarak aşırı yıpranmalarına yol açıyordu. Hastalık, açlık ve sefaletin pençesindeki işçiler arasında ilk sosyal çalkantılar da boy vermeye başladı; ilk tepkileri, makineleri kırma ve tahrip etme biçiminde gelişti. 17. yüzyıl Avrupa'sında İşçiler çalışma ve yaşam koşullarının kötüye gitmesinin nedenlerini, sistemin k‰ra dayalı doğasından değil de, makinelerden kaynaklandığını düşünüyorlardı. Bu algıdan dolayı, makine üretimi yaygınlaşınca makine kırıcıları hareketi patlak verdi.

İngiltere'de, 1758'de işçilerin kitlesel bir şekilde makineleri kırma ve fabrikaları tahrip etmesi üzerine, İngiliz parlamentosu kitlesel başkaldırıları dizginlemek ve kontrol altına almak için, makineleri kırmakla suçlanan herkesi ölüm cezasına çarptıran bir yasa çıkardı. On sekiz işçinin idamına rağmen, makine kırma eylemleri 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etti.

MAKİNE KIRICILIĞIN YERİNİ ÖRGÜTLENME BİLİNCİ ALIYOR

Bir yandan da İngiltere'de işçi ve zanaatçılar örgütlenmeye başladılar. İlk kez, Londralı bir kunduracı olan Thomas Hardy tarafından 1792'de kurulan iletişim derneğinde örgütlendiler. Yine aynı yıllarda birçok işçi derneği ve kooperatif kuruldu. İki yıl içerisinde on bin İngiliz işçi bu dernek ve kooperatiflere üye oldu. Dernek ve kooperatiflere üye olan işçiler İngiliz aydın ve entelektüel çevreler tarafından temel hakları hakkında bilgilendirilip, eğitildiler. 1795'te, Fransa ile İngiltere arasında süren savaşın sona ermesi istemiyle, 3.George ve Başkan Pitt'e karşı Londra'da kitlesel işçi gösterileri düzenlendi. İngiliz işçilerin bu tutumundan etkilenen Fransız işçiler, İngiliz işçilerle ilişkilendiler. İngiliz ve Fransız işçilerinin oluşturdukları tartışma kulüpleri de bu döneme tekabül eder.

Yine 1792-1794 yılları arasında Almanya'daki Silezyalı dokuma işçilerinin ayaklanmaları, Avrupa'daki işçi derneklerinin-kulüplerinin birbirine yakınlaşmasına önemli oranda etki yaptı. Agusto Blanqui, Babeuf, Carter, Robert Owen (işçi dostu bir işveren) William King, Karl Schapper, Henrich Bauer ve Joseph Mall gibi İngiliz, Fransız ve Alman işçi önderleri tarafından kurulan Eşitler Komplosu, Halkın Dostları Derneği, Yoksullar Kulübü gibi işçi derneklerinin fedakarca çabaları sonucu, işçilerin sendikal örgütlenme hakkı elde edildi. Artan sendikal etkinlik, işçileri daha çok savaşmaya ve örgütlenmeye; işverenleri ise, daha şiddetli karşı önlemler almaya sevketti.

İngiliz işçiler 1833'te hükümeti uzlaşma zeminine çekerek fabrika yasasının çıkmasını sağladılar. İşçiler için son derece büyük ve önemli bir kazanımdı bu. Çünkü bu yasayla birlikte koşulları giderek iyileşmiş ve birçok yeni hak elde etmiş oluyorlardı. Örneğin bu kazanımlardan bazıları şöyle: on üç ve on sekiz yaşları arasındaki işçiler için on iki saatlik işgünü belirlenirken, on yaşındaki çocukların çalışmaları ise tamamen yasaklandı. Bu kazanımlar,daha sonra Chartistlerin çabalarıyla, 8 Haziran 1847'de on bir saate, 1 Mayıs 1848'den sonra da on saate indirildi. On saatlik işgünü başlangıçta yasal olarak yalnızca tekstil endüstrisinde uygulanırken, 1850'de tüm sektörlerde yürürlüğe girdi.

Bu arada, 1831 yılında başlayıp 1834 yılına kadar süren ve Fransız işçilerin ilk büyük grevi olan, Lyonlu ipek dokumacılarının grevleri sürüyordu. Lyon ayaklanması olarak anılan bu grev 1834 yılında kanlı bir şekilde bastırılır. Bunun üzerine, Halkın Dostları Derneğinin önderi Agusto Blanqui ve diğer işçi dernekleri hızla, politik iktidarın silahla fethedilmesi amacına yöneldiler. Bu amaçla 12 Mayıs 1839'da bir ayaklanma girişimi olduysa da, sonuçsuz kaldı ve devrimci önder Agusto Blanqui tutuklandı. Demir parmaklıkların ardında geçen toplam otuz altı yıldan sonra yaşamını yitiren Agusto Blanqui olağanüstü bir otorite ve saygınlığa sahipti. Öyle ki, cenaze töreni Fransız işçilerinin o güne kadar ki en büyük kitlesel gösterilerinden birisi olmuştur. İki yüz bin kişi onun tabutunu mezarlığa kadar izlemiştir.

Fransa'daki bu gelişmeler İngiltere'de yansımasını bulacaktır. İngiliz işçiler 1833 fabrika yasası gibi belirli hakları elde etmiş olsalar da, eylemlerinin ekonomik istemlerle sınırlı kaldıkça hiçbir kalıcı ilerleme sağlayamayacaklarını kavramaya başlar ve politik alanda örgütlenme ve parlamentoda temsiliyet taleplerini mücadelelerinin odak noktası haline getirirler. 1840'lı yıllarda Chartistler (İngiltere de en etkili olan işçi hareketi) parlamentoda temsiliyet hakkını elde ederler. 1842'de toplanan üç milyon imza İngiliz işçi hareketinin gücünü ortaya serer ve parlamentoyu en sonunda 1842 maden yasası, ardından 1846 tarım işçileri yasasının ve diğer toplumsal hakları kabul etmeye zorlar. Aynı dönemlerde Almanya'da Silezyalı dokuma işçilerinin ayaklanması, İngiliz hükümetinin bu yasaları kabul etmesinde dolaylı bir etkide bulunan diğer bir etkendir.

MARX, ENGELS VE BİLİMSEL SOSYALİZM

19. yüzyılın ilk yarısına gelindiğinde Karl Marx ve Friedrich Engels, başta Avrupa işçi hareketi olmak üzere, tüm dünya işçi hareketinin ekonomik-politik mücadele bilincini ve bunun teorik-pratik kuramını bilimsel sosyalizm etrafında formüle edip, ezilenlerin büyük önderleri olarak tarih sahnesine çıkarlar. Marx ve Engels, ideolojik-politik, ekonomik ve felsefik açılardan teorik-bilimsel çözümleme değeri bir hayli yüksek niteliklerde olan Komünist Manifesto'yu kaleme alırlar. Bu anlamıyla, komünist manifesto kapitalizmin sömürü çarkı içinde iğdiş edilmiş işçi sınıfının ve diğer ezilen yığınların ilk sistemli, planlı, bilimsel ve örgütlü mücadele programı olma özelliğine sahip olmuştur.

Komünist manifesto Fransa'da devrimin patlak vermesinden hemen önce Şubat 1848'de deklare edilir. Deklare edildikten bir on yıl sonra tüm dünya da işçi sınıfı hareketinin, ezilen tüm toplumsal kesimlerin mücadele programı, perspektifi ve kılavuzu haline gelir. Marx ve Engels Manifesto'da tüm 'ülkelerin işçileri birleşin' çağrısıyla, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışmalarının önem ve zorunluluğuna dikkat çekerler. 1848 yılı (İtalya, Polonya, Fransa, Almanya) Avrupa'da boydan boya işçi ayaklanmalarının ortaya çıktığı bir yıl olur. Bu ayaklanmalar özellikle kapitalizmin kurumsal ve toplumsal alt yapısının hızla geliştiği Fransa gibi büyük ülkelerde sarsıcı bir etki yaratır. Ezilen yığınların, kapitalizmin kurumsal gelişimine ve onun toplumsal değer tüketimine karşı başlattıkları komünal halk ayaklanmalarıdır.

1.ENTERNASYONAL VE PARİS KOMÜNÜ

1848 devrimi çerçevesinde gelişen ayaklanmalar Lyon ve önceki ayaklanmaların doruk noktasıdır. 1848 ayaklanmasının en temel özelliklerinden biri sadece bir yerde, bir şehir ya da ülkede değil, neredeyse tüm Avrupa'nın büyük bir bölümüne yayılmasıdır. Ancak örgütsüzlük, öncüsüzlük ve ideolojik-politik donanım yetersizliği nedeniyle ayaklanma dramatik bir şekilde yenilgiye uğrar. Avrupa işçi hareketi Marks ve Engels'in 'tüm ülkelerin işçileri birleşin' çağrısını şiar edinerek, uluslar arası işçi hareketinin çıkarlarını savunacak ve mücadele gücüne ivme kazandıracak uluslar arası bir örgütlenme olarak, 1864'te uluslar arası emekçiler birliği olarak adlandırdıkları 1. Enternasyonal'i kurarlar. Bu oluşumun, Avrupa işçi hareketinin 1848 yenilgisinden çıkardığı derslerin bir sonucu olarak geliştiği de söylenebilir.

Enternasyonal ile güç toplayan Avrupa işçi hareketi 1871 yılında, adalet-eşitlik-özgürlük şiarıyla Paris sokaklarını kuşatır. Tarihte Paris komünü barikat savaşları olarak anılan Paris komünü, işçilerin öncülüğündeki ilk komünal devrimdir. 1870'de Prusya (Almanya) ile Fransa arasında çıkan savaşın Fransa'nın yenilgisiyle sonuçlanması, devrimin maddi alt yapısına da zemin hazırlar. Fransız işçilerin bu savaşa karşı aldıkları tavır, işçiler arası dayanışmanın gelişmesine vesile olur. Avrupa'da gelişen birçok devrimci akım bu devrim içerisinde yerini alır. Marksistler, Proudhoncular ve Babuefçüler gibi önde gelen ilerici-devrimci akımlardan tutalım, en küçük guruplara kadar hepsi bu ayaklanmanın içerisinde yer alırlar.18 Mart 1871'de ulusal muhafızlar öncülüğünde kahramanca direnişler sergileyen işçilerin-köylülerin olağanüstü çabalarının sonucu kurulan Paris komünü acak 72 gün ayakta kalabildi.

Ezilenlerin yoksulluktan, açlıktan, sömürü ve baskıdan kurtuluş umudu olarak filizlenen Avrupalı işçilerin ayaklanmaları çok geçmeden Amerika'da da yansımasını bulur. 1886 yılında Amerika'nın Chicago eyaletinde sekiz saatlik iş günü için işçi gösterileri başlar. Gösteriler egemenler tarafından şiddetle bastırılır ve birçok işçi bu gösteriler esnasında katledilir. Göstericilere öncülük ettikleri gerekçesiyle dört işçi önderi tutuklanır ve idamla yargılanır. Bu dört işçi önderinden biri olan Albert Parsons'a af dileme koşuluyla kendisinin ve arkadaşlarının af edileceği söylenir. İşçi önderi, 'Suçsuz olduğumu bütün dünya biliyor. Eğer asılırsam bir cani olduğum için değil, bir işçi olduğum ve haklarımı aradığım ve de size boyun eğmediğim için asılacağım. Tüm dünya biliyor ki, bende milyonlarca emekçi kardeşim gibi sizden ve sizin yağlı ilmeğinizden korkmuyorum' sözleriyle karşılık verir buna.

2.ENTERNASYONAL VE 1 MAYIS'IN KABULÜ

Bunun üzerine dört işçi önderi idam edilir. İdamlardan sonra Amerika ve Kanada'da dört yüz bin işçi ayağa kalkar ve kitlesel gösteriler yeniden boy verir. Bu gösteriler tüm baskı ve saldırılara rağmen 1889 yılına kadar devam eder. Bu arada aynı amaçlarla 1. Enternasyonalin yerine, 1889'da Paris'te 2. Enternasyonal kurulur. Paris'te toplanan 2. Enternasyonal bileşenleri hem sekiz saatlik iş günü hem de Amerika'daki kitlesel gösterilerde yaşamını yitiren işçiler ve dört işçi önderine atfen ve mücadeleyi yükseltmek amacıyla, 1890 yılından itibaren 1 Mayıs'ı emekçilerin uluslar arası birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ilan ederler. O tarihten günümüze kadar süregelerek kutlanan 1 Mayıs Dünya Emekçiler Günü böylesi tarihsel bir sürecin ürünü olarak ortaya çıkar.

Hiç şüphesiz her olay, her olgu kendi tarihsel-toplumsal koşulları içerisinde anlamını bulur. Bu anlamıyla bu tarihsel süreçler de kendi tarihsel ve toplumsal koşullarına göre değerlendirilip çözümlenirse daha iyi anlaşılacaktır. 1 Mayıs, diğer bir anlamıyla da, bu değerlerde yeniden buluşmanın, onlara daha güçlü sahip çıkmanın ve bellekleri tazeleyerek sol-sosyalist değerlerle daha sıkı bir bağı kurmanın günüdür. Bu temel de sergilenen tutarlı duruş neticesinde otuz iki yıllık bir aradan sonra Taksim'i nihai olarak geri alan devrimci iradeyi selamlıyor ve başta Taksim olmak üzere meydanlara çıkacak olan milyonların birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayısı kutluyorum.

Günlük Gazetesi-Sinan KÖSE*
* Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevi

Yasemin DELİDUMAN - ''Pupuuş, Uçar Leyli Nerede ?''


Bugün size Pupuş'u anlatacağım ama önce tarihe ait başka bir gerçeklikten bahsederek başlamak istiyorum söze. 24 Nisan 1915. Ermeniler için büyük bir felaketin başlangıç tarihi, yer İstanbul, İçişleri Bakanı Talat Bey emir buyururlar ki iki yüzden fazla Ermeni aydını (gazeteci, şair ve yazarlar, din adamları, doktorlar, öğretmenler, avukatlar, siyasetçiler) tutuklana ve Haydarpaşa tren istasyonundan hareketle sürgüne yollana.

Bu başlangıç itibariyle bugün hepimizin bildiği gibi İstanbul’dan filizlenen sürgün Anadolu’nun çeşitli yerlerine yayılarak devam edecek ve 29 Mayıs 1915'de çıkarılan Tehcir Kanunu'ndan sonra da sürgün ve katliam iç içe geçerek yoluna devam edecektir.

Size anlatacağım hikayeye gelince… Bugün aslında böyle hikayeleri çok sık duyar olduk. Artık herkes geçmişi ile ilgili gerçekleri merak eder ve ailedeki en büyük bireylerden (ki bunlar genelde nineler ve dedelerdir) iğne ile kuyu kazarcasına öğrenerek, bir araya getirerek geçmişine hakim olmaya çalışır oldu.

Yıllar önceydi, teyzemle oturmuş dergi gazete okuyorduk. Birden bire teyzem elindeki dergiyi göstererek ‘aa bak burada ne buldum’ diye sevindi. Anlamayarak ama büyük bir merakla elinde tuttuğu dergiye yekiniverdim. Teyzem, ‘anneannen çok anlatırdı bize bu masalı, bilir misin sen de, anlattı mı sana hiç?’ dedi. Elime alıp okumaya başladım ve ‘hayır ben bilmiyorum böyle bir masal’ dedim. O sırada derginin en alt köşesinde italik harflerle yazılı şu küçük ibare dikkatimizi çekiverdi “Ermeni Halk Masalıdır” yazıyordu en alt tarafta. Masalın adı ise “Uçar Leyli” idi. (Dergi de ünlü bir edebiyat dergisi idi bu arada.) Teyzem, ‘anneannen bizi bu atın sırtında oradan araya uçururdu’ dedi, ‘yazık sen hiç binemedin demek Uçar Leyliye’ diye takıldı bana.

Sonra teyzem, ‘annem inkâr ediyor ama onlarda Ermenilik var’ deyiverdi bir anda, ben büyük bir şaşkınlıkla ‘olabilir de niye inkâr etsin ki’ dedim ve konuya buradan başlamış olduk. Teyzem, ‘annem köydeyken (Erzincan) bize çok masallar anlatırdı, öyle anlattığı masalı da herkes bilmezdi’ dedi. ‘Nerden biliyorsun bunları Pupuş (anneannemin adı) dediklerinde ise annemden öğrendim derdi diğer kadınlara. Sonra biz büyüyünce sormaya başladık tabi anneme sen o masaları nerden biliyordun, senin adın Pupuş ya, o ne Kürtçedir ne de Türkçe hadi hadi söyle senin annen nerelidir diye’.
Anneannemin anlattıklarına göre; annesi kız kardeşi ile hep başka dilde konuşurmuş. bizim büyükannenin adı Gülember, kız kardeşinin adı ise Süsember’miş ve büyük dede çok kızarmış o başka bir dilde konuştuğu zamanlarda. Ailesinin geri kalanı ise Erzurum’a yerleşmiş ve halk arasındaki tabir ile “dönmüşler” yani Müslüman olmuşlar. Bizim büyük dede Kürt alevisi ve büyük ninenin ailenin geri kalanı ile görüşmesini istemiyormuş bu sebeple. Onlar sofu oldular dermiş…

Tabi ki bizim nene hiçbir zaman bu sorulara tam olarak cevap vermemiş ve hâlâ da vermiyor. En fazla anlattığı budur, parça parça anlattıklarından anladığımıza göre annesi yani bizim büyük anneanne Ermenidir. Bunlar anneannemin 15 yıl önce anlattıkları, bugün bunları bile inkar ediyor, ben, ‘ama bak teyzem ne diyor, sen böyle böyle anlatmışsın’ dediğimde ise ciddi şekilde sinirleniyor ve ‘bunları siz uyduruyorsunuz, yok öyle şeyler’ diyor.
Hatta öyle zamanlar oluyor ki televizyon izlerken kızdığı birileri olursa “bunlar Ermeniden ermedir” diyerek kendince hakaret bile ediyor. Çünkü o annesinin Ermeniliğini sistemli devlet politikaları sonucu yok sayıyor, ona öğretilen ve bugün dayatılan bu olduğu için.

Uçar Leyli’ye gelince, bugün edebiyat literatüründe “Türk Halk Masalı” olarak yer almakta ve anneannemin adı yani Pupuş’un kelime anlamı ise 'Hüdhüd kuşu'dur ve o da Çağatayca sözlükte yer almaktadır. Yani ikisinin de yazılı kaynaklarda Ermenilikle ilgisi kalmamıştır.

EMEP : Türkiye Gerçekleriyle Yüzleşmelidir


Türkiye 1915 Ermeni Katliamı ve Tehciriyle,*

*Kürt Sorunuyla, İnançlar Sorunuyla ve Karanlık Tarihiyle Yüzleşmelidir!*

* *

*Türkiye tarihiyle yüzleşmedikçe; tarihte yaşanan büyük acılar ve katliamlarla hesaplaşmadıkça; diller, kimlikler, kültürler ve farklı inançlar karşısındaki inkârcı, asimilasyoncu ve şiddet politikalarından vazgeçmedikçe, tarihi sorumluluktan ve emperyalist güçlerin esiri olmaktan kurtulamayacaktır.*

Her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Nisan yaklaştıkça Ermeni halkının 1915'te uğradığı büyük felaket gündemin ön sıralarına oturmaktadır. Tarihi gerçekle yüzleşmenin yarattığı korku, dış etkilerin esiri bir Türkiye tablosunu daha da çarpıcı kılmaktadır. ABD Kongresinin ve Başkanının ne söyleyeceği, emperyalist merkezlerden ne tür açıklamalar yapılacağı, hangi parlamentonun nasıl bir kararla çıkacağı, *"Ermeni soykırımı"* denilip denilmeyeceği tartışması bir kez daha alevlenmektedir.

Bu yıl da aynı sorunları yaşamaktayız. Ülke yönetiminde 8. yılına giren AKP Hükümetinin, "Açılım" tartışmaları yürüttüğü ve "Anayasa" hazırlığını sürdürdüğü günümüzde, "Ermeni katliamı" tehcir ve tarihte yaşanan acılar karşısında alınacak tutum daha da önem kazanmış bulunuyor.

Ne yazık ki, emperyalist güçlerin de rol oynadığı, Cumhuriyetin kuruluşundan önce yaşanan büyük Ermeni katliamı ve tehciri, Cumhuriyetten sonra da çeşitli gerekçelerle ya küçümsenmiş ya da yok sayılmıştır. Gerçekle yüzleşip, halklardan özür dilenmemiş, katliam resmen mahkûm edilmemiştir. AKP'nin hazırladığı Anayasa Değişiklik Paketi'nde de bu yönlü bir yaklaşım ve düzenlemeye yer verilmemiştir.

Tarihi gerçekleri yok sayarak* "Türk Tarih Tezi"* yazan, farklı milliyetlere karşı amansız davranarak, *"Güneş Dil Teorisi"* hazırlayan*, "tek din, tek dil, tek millet"* yaklaşımıyla farklı inançları, dilleri ve kültürleri ezerek uluslaşmakta ısrar eden anlayış, Ermeni katliamıyla yüzleşememiş ve sorunları daha da ağırlaştırmıştır.

Cumhuriyet sonrası resmî tarih yaklaşımı ile Osmanlı dönemi tarih yazıcılığı ortak paydası halindeki şovenizm, objektif bakmayı imkânsız kıldığı gibi, Ermeni katliamı karşısında doğru bir tutum almayı da olanaksız hale getirmektedir. Tarih yazmayı, *"tarih yapmak"*, *"bir ulus yaratmak"* sorunu olarak ele alan, yaşanan acıları bunun bir gereği olarak olağan sayan Türk egemen sınıfı, arkasında bıraktığı bunca kan ve gözyaşından dolayı hâlâ bir özür bile dilememiştir.

*Bu yaklaşım tehlikelidir!* Türkiye halklarını felakete sürükleme potansiyeli taşımaktadır. Tarihe bilimsel gözle bakmak yerine, tarihi gerçekleri altüst eden, resmî tarih yazımı yapmaya devam eden, toplum mühendisliği yaparak yeni kuşakları teslim almak isteyen bu anlayış, Türkiye'yi daha büyük tehlikelere sürüklemeye adaydır. Resmî anlayış olarak güç kazanmış olan bu tutum farklı diller, kültürler ve inançlara yönelik felaketlerin devam etmesine neden olmuş; Ermenilerle birlikte, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere, farklı dil, inanç ve kültürlerden Anadolu halkları, baskıya, şiddete, asimilasyona ve kitlesel katliamlara uğramaktan kurtulamamışlardır.

AKP, CHP ve MHP gibi partiler, tarihle yüzleşmek, geleceğe dersler çıkarmak ve halklar arası dostluğu kurmak yerine, birbirleriyle milliyetçilik yarışına girmekte, böylece, katliamların ve yaşatılan acıların ortağı olmaya devam etmektedirler. Başbakan Erdoğan'ın "soykırım" kararı alan yabancı parlamentolara yanıt olarak *"100 bin Ermeni'yi sınır dışı edebiliriz"* tehdidi ise, AKP'nin gerçek yüzünü bir kez daha açığa çıkarmıştır.

İstismarcı dinci siyasal yaklaşım ile inkârcı milliyetçi-ulusalcı tutuculuğun aynı paydada birleştiği Ermeni sorunuyla yüzleşmenin yolu halkların güçlü barış ve kardeşlik mücadelesiyle mümkün olacaktır.

Türkiye halkı ile Ermeni halkının barış ve dostluğunu geliştirecek adımlar atmak için 24 Nisan 2010 vesile olmalıdır. Katliamla yüzleşilmeli, karanlık tarih aydınlatılmalıdır. Türkiye halkıyla Ermeni halkının barış ve dostluğunu geliştirecek adımlar hızla atılmalıdır. Hiçbir gerekçe ve şart ileri sürülmeden, ulaşım ve iletişim yolları karşılıklı açılmalı, iki ülke arasında askıya alınan tüm ilişkiler normale dönmelidir.

*EMEK PARTİSİ*

*GENEL MERKEZİ*

BDP : 1 Mayıs'ı Newroz'un Görkemli Coşkusuyla Selamlıyoruz





Türkiye’nin bütün çalışan insanları, bütün kadınlar, gençler!
Dünyadaki bütün emekçilerin, ezilen halkların birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs Kutlu olsun!

Bu yıl 1 Mayısı’ı kapitalist modernitenin emeğe, doğaya; insanlığın bütün demokratik ve komünal değerlerine karşı saldırılarını doruğa çıkarttığı bir dönemde kutluyoruz. Buna karşılık; Ortadoğu’da Kürt halkının öncülük ettiği, ezilenlerin birleşik mücadelesi de EŞİTLİK, ÖZGÜRLÜK ve BARIŞ talepleri ekseninde bütün görkemiyle devam etmektedir.

Ortadoğu halklarının kutlaya geldiği Newroz bayramı nasıl ki, halkımızın direnişiyle özdeşleşerek yeni bir öze kavuştuysa, aynı şekilde 1 Mayıs da; emeğin ve halkların birlikte özgürleşmesinin sembolü olarak coğrafyamızda hak ettiği görkeme kavuşmaktadır.

Yepyeni bir kültürle, insancıl değerlerle, dil, din, ırk farkı gözetmeden, mücadelemiz öncülüğünde, ülkemiz ve bölge aydınlanıyor, kendi rönesansını yaşıyor. Hiç kimsenin dilini, dinini, ırkını, ulusunu ve anavatan toprağını inkâr etmeden halklarımız yepyeni bir hayata doğru ilerliyor. Halkımızın tüm bölgede yarattığı “ulusal birlik” güçlenmekle kalmıyor, Ortadoğu’da Kürtlerle Türklerin, Kürtlerle Farsların, Arapların, Süryanilerin, Ermenilerin, Azerilerin, bütün dinlerden ve mezheplerden halkların ittifakı her Newroz ve her 1 Mayıs’ta biraz daha da güçleniyor.

Bu gün Türkiye’de Kürt halkının ulusal-demokratik mücadelesiyle, Türkiyeli her etnik yapıdan emekçilerin hak ve özgürlük mücadelesi daha fazla iç içedir artık. Kürtlere tankla, topla, kurşunla saldırılıyorsa her işçi direnişi copla, panzerle gaz bombasıyla bastırılmaya mahkûmdur. Tanklarla, toplarla, uçaklarla Kürtlere operasyonlar yapıldıkça Türk işçisi aç, işsiz ve örgütsüz kalacaktır. Kürtler yaşadıkları topraklardan sökülüp atıldıkça, Türkiye kültürel çöllük yaşamaya mahkûm kalacaktır. Kürt çocukları dövülüp tutuklandıkça Türkiye’de hümanizmden söz etmek hayal olacaktır.

İşçilerin, emekçilerin, halkların bölünmüşlüğü yalnızca büyük para babalarına uluslararası sermayeye, ırkçı ve faşist güçlere hizmet ediyor.

BDP, uğradığı tüm baskılara rağmen ve tırmanan savaş naralarına karşı Kürt halkını, emekçilerini birleştiriyor, Kürtlerin ulusal ve demokratik birliğine yeni ivmeler katıyor. Şimdi devrimci, demokrat dost güçlerle birlikte, Kürt emekçileriyle bütün Türkiye emekçilerini, ezilenlerini birleştirme sürecine giriyoruz. Demokratik ulus sürecini inşa ediyoruz. Türkiye’nin dört bir yanından bir araya gelip, omuz omuza direnen Tekel işçileri bize yolu gösteriyor. Ve ortak bayrağımızda “YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ, EMEKÇİLERİN BİRLİĞİ” yazıyor.

Değerli Halkımız,
Bu 1 Mayıs’ı derin kaygılar ve aynı zamanda umutlar içinde kutlayacağız.
Yeni bir savaşın eşiğindeyiz. Halkımız sınır boylarına yapılan büyük askeri yığınağı kaygı ve öfkeyle izliyor. Asker ve gerilla kayıplarıyla ilgili acılı haberleri duyacağı anın yaklaşması herkesi ürkütüyor.

Hükümet, Fırat’ın Batısında “kavga” eder göründüğü askerle, yargıyla, vesayetçi ve darbeciyle Fırat’ın Doğusunda birleşmiş, Kürt sorununda barış ve çözüm yerine, bir kere daha “inkâr ve imha” yoluna başvuruyor. Bu gidişe “dur” diyeceğiz. Partimiz bunun da yolunun: BİRLİK, DAYANIŞMA ve MÜCADELEDEN, yani Newroz’la 1 Mayıs’ın ruhunu birlikte kuşanmaktan geçtiğine inanmaktadır

Halkımızın barış özlemi gerçekleşsin diye,

Emekçilerin ekonomik, demokratik, sosyal hakları karşılık bulsun, İşçi sınıfının sendika, sözleşme ve grev hakları tanınsın, bugün Tekel, yarın şeker fabrikaları işçileri işsiz, aç/açık kalmasın diye,

Halklar arası düşmanlık, bölünme değil, kardeşlik ve özgür birliktelik güçlensin diye,

Siyasal öncü ve temsilcilerimizin, geleceğimiz olan çocuklarımızın bileklerindeki kelepçeler tarihin çöplüğüne sonsuza dek atılsın diye,

Coğrafyamız ve doğamıza kelepçe anlamına gelen nükleer santraller, barajlar, tarihi ve kültürel değerlerin tahribine yol açan Vandallık sonlandırılsın diye,

Kadınlar kendi kurtuluş yürüyüşlerinde özgürleşsinler diye,

Hiçbir dil boyunlara kement olmasın diye,

Gençler akademik, demokratik, özerk, bilimsel ve ana dillerinde eğitimi gerçekleştirebilsinler diye,

Tank, top, silah anlamına gelen; faturası emekçilerin, işçilerin, ezilenlerin sofrasındaki zeytinden, bir lokma ekmekten çıkarılan, ölüm eken, toplumsal ufuksuzluk, geleceksizlik travmalarına yol açan çatışma/savaş operasyonları durdurulsun diye,

12 Eylül ‘ün emek, insan, toplum karşıtı ’82 Anayasası tümden yok edilerek, onun yerine eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik bir anayasa geçsin diye,
Bu coğrafyadan, topraklardan KALICI, ONURLU BİR BARIŞ bir daha sökülmemecesine kök salsın diye,

NEWROZ COŞKUSUYLA 1 MAYIS’TA ALANLARA!

BIJİ 1 GULAN
YAŞASIN 1 MAYIS


BARIŞ VE DEMOKRASİ PARTİSİ
Return top