RSS FEED

Sayfalar

Yasemin DELİDUMAN - ''Pupuuş, Uçar Leyli Nerede ?''


Bugün size Pupuş'u anlatacağım ama önce tarihe ait başka bir gerçeklikten bahsederek başlamak istiyorum söze. 24 Nisan 1915. Ermeniler için büyük bir felaketin başlangıç tarihi, yer İstanbul, İçişleri Bakanı Talat Bey emir buyururlar ki iki yüzden fazla Ermeni aydını (gazeteci, şair ve yazarlar, din adamları, doktorlar, öğretmenler, avukatlar, siyasetçiler) tutuklana ve Haydarpaşa tren istasyonundan hareketle sürgüne yollana.

Bu başlangıç itibariyle bugün hepimizin bildiği gibi İstanbul’dan filizlenen sürgün Anadolu’nun çeşitli yerlerine yayılarak devam edecek ve 29 Mayıs 1915'de çıkarılan Tehcir Kanunu'ndan sonra da sürgün ve katliam iç içe geçerek yoluna devam edecektir.

Size anlatacağım hikayeye gelince… Bugün aslında böyle hikayeleri çok sık duyar olduk. Artık herkes geçmişi ile ilgili gerçekleri merak eder ve ailedeki en büyük bireylerden (ki bunlar genelde nineler ve dedelerdir) iğne ile kuyu kazarcasına öğrenerek, bir araya getirerek geçmişine hakim olmaya çalışır oldu.

Yıllar önceydi, teyzemle oturmuş dergi gazete okuyorduk. Birden bire teyzem elindeki dergiyi göstererek ‘aa bak burada ne buldum’ diye sevindi. Anlamayarak ama büyük bir merakla elinde tuttuğu dergiye yekiniverdim. Teyzem, ‘anneannen çok anlatırdı bize bu masalı, bilir misin sen de, anlattı mı sana hiç?’ dedi. Elime alıp okumaya başladım ve ‘hayır ben bilmiyorum böyle bir masal’ dedim. O sırada derginin en alt köşesinde italik harflerle yazılı şu küçük ibare dikkatimizi çekiverdi “Ermeni Halk Masalıdır” yazıyordu en alt tarafta. Masalın adı ise “Uçar Leyli” idi. (Dergi de ünlü bir edebiyat dergisi idi bu arada.) Teyzem, ‘anneannen bizi bu atın sırtında oradan araya uçururdu’ dedi, ‘yazık sen hiç binemedin demek Uçar Leyliye’ diye takıldı bana.

Sonra teyzem, ‘annem inkâr ediyor ama onlarda Ermenilik var’ deyiverdi bir anda, ben büyük bir şaşkınlıkla ‘olabilir de niye inkâr etsin ki’ dedim ve konuya buradan başlamış olduk. Teyzem, ‘annem köydeyken (Erzincan) bize çok masallar anlatırdı, öyle anlattığı masalı da herkes bilmezdi’ dedi. ‘Nerden biliyorsun bunları Pupuş (anneannemin adı) dediklerinde ise annemden öğrendim derdi diğer kadınlara. Sonra biz büyüyünce sormaya başladık tabi anneme sen o masaları nerden biliyordun, senin adın Pupuş ya, o ne Kürtçedir ne de Türkçe hadi hadi söyle senin annen nerelidir diye’.
Anneannemin anlattıklarına göre; annesi kız kardeşi ile hep başka dilde konuşurmuş. bizim büyükannenin adı Gülember, kız kardeşinin adı ise Süsember’miş ve büyük dede çok kızarmış o başka bir dilde konuştuğu zamanlarda. Ailesinin geri kalanı ise Erzurum’a yerleşmiş ve halk arasındaki tabir ile “dönmüşler” yani Müslüman olmuşlar. Bizim büyük dede Kürt alevisi ve büyük ninenin ailenin geri kalanı ile görüşmesini istemiyormuş bu sebeple. Onlar sofu oldular dermiş…

Tabi ki bizim nene hiçbir zaman bu sorulara tam olarak cevap vermemiş ve hâlâ da vermiyor. En fazla anlattığı budur, parça parça anlattıklarından anladığımıza göre annesi yani bizim büyük anneanne Ermenidir. Bunlar anneannemin 15 yıl önce anlattıkları, bugün bunları bile inkar ediyor, ben, ‘ama bak teyzem ne diyor, sen böyle böyle anlatmışsın’ dediğimde ise ciddi şekilde sinirleniyor ve ‘bunları siz uyduruyorsunuz, yok öyle şeyler’ diyor.
Hatta öyle zamanlar oluyor ki televizyon izlerken kızdığı birileri olursa “bunlar Ermeniden ermedir” diyerek kendince hakaret bile ediyor. Çünkü o annesinin Ermeniliğini sistemli devlet politikaları sonucu yok sayıyor, ona öğretilen ve bugün dayatılan bu olduğu için.

Uçar Leyli’ye gelince, bugün edebiyat literatüründe “Türk Halk Masalı” olarak yer almakta ve anneannemin adı yani Pupuş’un kelime anlamı ise 'Hüdhüd kuşu'dur ve o da Çağatayca sözlükte yer almaktadır. Yani ikisinin de yazılı kaynaklarda Ermenilikle ilgisi kalmamıştır.

0 yorum:

Yorum Gönder

Return top